Türkiye'de "sosyal patlama" olabilirmiş. Kim söylüyor bunu? Muhalefete mensup bir kısım zevat söylüyor. Bazı sosyologlarımız, farklı düşünüyor. Onlara göre, ülkemizde toplumsal bir "çöküş ve çözülme" yaşandığı için "sosyal patlama" olmazmış; enkaz patlamazmış! Bize göre, "patlar mı, patlamaz mı" diye tartışmanın âlemi yok. Elbette çözüm bekleyen problemlerimiz var, ama yarayı kaşıyarak, hastayı tedavi edemeyiz. Ne var ki, "sosyal patlama" uyarısı yapanlara, bir vatandaş olarak şunları sorabiliriz: "Sosyal patlama" olmaması için ne yapılmalı? Çiftçiyi, köylüyü, memuru, işçiyi, esnafı, emekliyi ve diğer mağdurları nasıl memnun edeceksiniz? Sağlık, eğitim, bölgesel dengesizlik, işsizlik, yoksulluk, gelir dağılımında ortaya çıkan çarpık yapılanma gibi konulara ilişkin projeleriniz var mı? Sosyal güvenlik sisteminin açıklarını nasıl kapatacaksınız? Milli gelir çorbasının kesafetini ve bileşimini nasıl değiştireceksiniz? Faizin ve rantın payını azaltıp, ücretin payını artırabilecek misiniz? Gelir transferi yapmak adına, hangi harcamaları pompalayacaksınız? Gündeminizde geniş kapsamlı bir vergi reformu var mı? Kümesteki kazlar değişecek mi? İç ve dış borçlarımızı yeniden yapılandırmak konusunda ne düşünüyorsunuz? İç borçlar için radikal bir "konsolidasyon" dış borçlar için cesur bir "moratoryum" öngörüyor musunuz? IMF'yi kovmak, sermaye hareketlerini sınırlamak, Gümrük Birliği'nden çıkmak yararlı olabilir mi? *** Aslında muhalefet, bu soruların hepsinin cevabını biliyor, ama iktidar kopya çekmesin diye söylemiyor. Öyle değil mi? Muhalefet olmak! Felaket ve kaosu çağrıştıran uyarıları sık sık tekrarlarsanız, sadece bu uyarıların itibarı zedelenmiş olmaz, bunları diline dolayanların saygınlığı da telef olur. Böyle devam ederseniz, kamuoyumuz, "Türkiye'de sosyal patlama olabilir!" türünden ikazları, "içi boşaltılmış lâflar" kategorisine dahil edebilir. Muhalefet olmak bazen çok kolay, bazen de bir hayli külfetlidir ve sorumluluk gerektirir. Muhalefet etmek, bir hayat tarzına dönüşürse, pek fazla ciddiye alınmaz. Seslendiğiniz hedef kitle tarafından "Lâf çok, iş yok!" gibi bir damga yiyebilirsiniz. Muhalefetin kabak tadı vermesi gibi bir başka risk belirebilir. Vaziyetiniz zor. Ekonomi iyiye gidiyor, diyemiyorsunuz; ama kötüye gidiyor, diyerek hamaset ve popülizm yapma marjınız da son derece sınırlı. Diğer taraftan, muhalefetteyken erimek, üzerinde derin derin düşünülmesi gereken bir durum. Ne öğrendik? Biz yıllarca ne yaptık? Kaynak dağılımını çarpıtan politikaları çağımızın en güçlü maskelerinden "sosyal devlet" tabusuyla meşrulaştırdık, ideolojik koruma altına aldık. Sonuç olarak, "sosyal devlet" adına, "sosyal devlet" tahrip edildi. Unutmayalım ki, küreselleşmenin gereklerini dikkate almaksızın, piyasayı ve kamu kesimini yeniden yapılandırmak mümkün değil. Bir başka deyişle, "piyasa" ve "devlet" ilişkileri, siyasi iradenin rahatlıkla tasarrufta bulabilecekleri bir alan olmaktan çıkıyor. İktidarda kim olursa olsun, hiçbir şey fark etmiyor. *** Uyarı sahiplerinin dikkatine! Önümüzdeki seçime, "Sosyal patlama olabilir!" sloganı ile giriniz; özellikle büyük şehirlerimizin varoşlarından tulum çıkarır, tüm oyları siler süpürür, iktidara yürürsünüz. Başarılar dilerim...