Son günlerin moda kavramı, rehavet! Bir rehavet muhabbetidir gidiyor. Bazı ekonomik göstergelerde (enflasyon, büyüme ve cari açık) ortaya çıkan nispi bozulma, ekonomi yönetimine egemen olduğu vehmedilen "rehavet" ile izah ediliyor. Bendeniz, rehavet olduğu kanaatinde değilim; ama diyelim ki, rehavet var. Rehavetten çıkış kolaydır, önemli olan "gaflet ve dalalet" çukuruna yuvarlanmamaktır. Rehavetin gözünü seveyim, yeter ki "gaflet ve dalalet" nüksetmesin. *** İsterseniz, "züğürt tesellisi" diyebilirsiniz; ne var ki, ara sıra maziye şöyle bir bakmakta yarar var. Popülist iktidarların, enflasyon ve istikrarlı büyümeye ilişkin sicilleri çok defoludur. Neden mi? Geçmiş hükümetler, enflasyonu bir hayat tarzına dönüştürdüler. Kronik enflasyonu, ekonomik büyümenin, istihdamın ve kalkınmanın bedeli olarak takdim ettiler. Büyüdüğümüz yıllarda, "yüksek iç talep" ve "spekülatif dış kaynak" girişine duyarlı, istikrarsız bir büyümeyi, enflasyon ile birlikte götürmeye çalıştık; borç stoku, çevrilemez boyutlara ulaştı. Zaman zaman, "konsolidasyon ve moratoryum" dedikodularının altında ezildik. Birazcık enflasyon! Peki ders aldık mı? Birilerinin alternatif çözümlerine göz attığımızda, "otuz beş yıllık yüksek kronik enflasyon!" tecrübesinin yetmediğini düşünüyoruz. Açıklıkla ifade edilmese de, para ve maliye politikalarının gevşetilmesi ve "birazcık enflasyon!" öneriliyor. Böylesi kurnaz reçetelerin, "kendi hedeflerini tahrip eden miyop yaklaşımlar" olduğunu bir türlü kavrayamadık. Krizlerden sonra öğrendik ki, ilk önce "sermaye girişleri-büyüme-cari açık!" diye özetlenen bir saadet zinciri oluşuyor. Daha sonra, cari işlem açığının finanse edilemeyeceğine ilişkin kuşkuların artması, beklentilerin kötüleşmesiyle birlikte, saadet zinciri kopuyor ve "sermaye kaçışı + finansal kriz" diye tanımlanabilecek bir duvara tosluyoruz. 1994 ve 2001 krizleri böyle olmadı mı? Kalıcı mı, geçici mi? Gelelim günümüze.. Enflasyon, yükselişe geçti; büyüme, üçüncü çeyrekte hız kesti. Bir taraftan enflasyonun kuyruğu dikmesi, diğer taraftan büyümenin teklemesi, siyasi irade açısından fevkalade sevimsiz bir durumu simgeliyor. Dolayısıyla ne oluyor? -Korkuyoruz! Ekonomi yönetimini ve piyasa oyuncularını terleten sorular şunlar: -Bu tablo, bir trend oluşturur mu, cari dengeyi nasıl etkiler? -Belli bir zaman dilimine ilişkin veriler, geleceğe yönelik olmak üzere, ne kadar bilgi taşıyor? -Olup bitenin ne kadarı kalıcı, ne kadarı geçici? Merkez Bankası'na göre, enflasyondaki artış ve büyümedeki yavaşlama kalıcı değil; kuraklık ve enerji fiyatlarındaki artışlar gibi arz yönlü şoklar, enflasyonu yükseltti ve büyümeyi olumsuz etkiledi. Bu açıklama, yılın son faiz indiriminin de gerekçesini oluşturdu. 2006 enflasyon hedefini ıskalamıştık, 2007'de de hedefi tutturamayacağımız şimdiden anlaşılmış vaziyette. *** 2003 yılından bu yana, başta mali disiplin olmak üzere, "küresel likiditede ortaya çıkan olumlu gelişmeler ve değerlenen YTL" enflasyon ile mücadeleye ve büyümeye destek verdi; ama hâlâ fiyat istikrarını tesis edebilmiş değiliz. Önümüzdeki dönemde, özellikle ABD kaynaklı riskler, küresel likiditenin ve enerji fiyatlarının seyri, fiyat istikrarı ve büyümeye yönelik performansımız bakımından son derece belirleyici olacak. Özetle, yukarıdaki sorularla boğuşmaya devam edeceğiz. Haydi hayırlısı..