Farkında mısınız, nereden nereye geldik? Gündemde "rekabet", mönüde "inovasyon" var. Vaktiyle, "kalkınma stratejileri" kisvesiyle "otarşi"(içe kapanma, kendi yağıyla kavrulma!) toplantıları düzenlenirdi. Buralarda verilen narkozun sersemletici etkisiyle, "üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili vatanımızda" mutlu olmaya çalışırdık. Hey gidi günler, hey... *** Şimdi ne oluyor? Şimdilerde, "rekabet" konuşuyoruz. Sektörel Dernekler Federasyonu (SEDEFED) ve TÜSİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu'nun organize ettiği, III. Rekabet Kongresi'nde, Küresel Rekabet Endeksi'ndeki yerimiz, "büyüme dinamikleri" çerçevesinde tartışıldı. CEO'lar rekabet ve inovasyona ilişkin vizyonlarını aktardılar.(*) *** Geçmişte, "yüksek iç talep" ve "dış kaynak" sağlandığı sürece, kronik enflasyona rağmen, "hormonlu" bir biçimde büyüdüğümüzü, sonra da krize tosladığımızı biliyoruz. Dolayısıyla, büyüme dendiğinde, daha önce de altını çizdiğimiz bazı reflekslerimiz, hemen göz kırpmaya başlıyor. Şöyle ki: >> Büyüyelim, ama "fiyat istikrarı" delinmesin, 'enflasyon' kuyruğu dikmesin >> Büyüyelim, ama 'borç dinamikleri' bozulmasın >> Büyüyelim, ama 'cari açık' sarsıntısız bir biçimde finanse edilebilir boyutlarda kalsın; saatli bombaya dönüşerek elimizde patlamasın. Reflekslerimize saygı duymak zorundayız. Bizim gibi ülkeler açısından kritik olan, ne pahasına olursa olsun büyümek ve krize girmek değil, istikrarı delmeden büyümektir. Yukarıdaki refleksleri kısaca ifade etmek gerekirse, şöyle diyebiliriz: >> Büyüyelim, ama "küresel rekabet" ortamından kopmayalım! Ulusal gözlük, yetmiyor! Özetle, "büyümenin finansmanı ve bileşimi" yani "kimyası" çok önemli. Diğer taraftan, küreselleşmenin gereklerini dikkate almadan büyümeyi yeniden yapılandırmak mümkün değil. Tek başına "ulusal gözlük", yolumuzu ve rotamızı bulmak için yeterli olmuyor. Küreselleşmeyi, sadece "kutsamakla" ya da "lanetlemekle" bir yere varamıyoruz. Küreselleşme, bir kalkınma stratejisi değil; fakat her türlü kalkınma stratejisinin küresel rekabeti dikkate alması elzem. Ekonomik kalkınma, bir mühendislik problemine dönüştürülemiyor. Anahtar teslimi, kalkınma projeleri üretemiyoruz. Küresel rekabetin gereklerini basit bir formüle indirgeyen sihirli reçetelerimiz de yok. Aslında önceliklerimiz belli. Reel kesim, "üretim, ihracat, finansman ve pazarlama" kararı verirken, küresel boyutu da dikkate almak durumunda. Bu açıdan bakıldığında; reel kesim, ucuz ve uzun vadeli finansman istiyor; vergi yükünün düşmesini istiyor, ucuz enerji istiyor, uluslararası standartlarda gelişmiş bir altyapı istiyor. Başka.. "Oyunun kurallarının önceden belirlenmesini, oyunun yarısında kuralların değişmemesini istiyor; devletin hakem olmasını, oyuna dahil olup şut çekmemesini" istiyor. Küresel rekabet ortamında ayakta kalabilmek için çabalayan iş alemi, "sağlam senaryo" ve "doğru yönetmen" istiyor. Kısacası, rekabet ortamının iyileştirilmesini istiyor. *** Ekonomiye farklı gözlüklerle bakarak, farklı sonuçlara varabiliriz. Üç tane gözlüğümüz var: Şirket gözlüğü, sektör gözlüğü ve makro gözlük. İsabetli kullanıldığı sürece, son derece yararlı olan bu gözlükleri, bazen üst üste takarak, saçma sapan sonuçlara sıçrayabiliyoruz. Nasıl mı? Mesela mikro ya da sektörel problemlerden, "makro saçmalara" ulaşabiliyoruz. ..Ve daha neler, neler! *** Makroekonomik istikrar sağlanmadığı sürece, mikro ekonomik ve sektörel harikalara imza atmak kolay değil. Vaziyet böyle.. ......... (*) Kongre'de yapılan sunumlara www.sedefed.org adresinden ulaşabilirsiniz.