Emekli diplomat, önce sızlanıyor: -Sarkozy, beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu kadarını beklemiyordum. Sonra soruyor: Bu Sarkozy, hangi Sarkozy? Ne demişler? -Hayal kırklığına uğramamanın en kestirme yolu, saçma sapan hayallere teslim olmamaktır. Aslında şaşılacak bir şey yok. Son tahlilde.. -Bu Sarkozy, o Sarkozy! Hatırlatmak gerekirse.. 10 Aralık 2007'de, kırmızı halı serilerek karşılanan ve çadırını Elize Sarayı'nın bahçesine konuşlandıran Kaddafi, kadim dostu Sarkozy'yi kucaklamıştı. NATO destekli Fransız savaş uçakları Kaddafi'yi sortilediğinde, işin rengi değişti. *** Peki, şimdilerde olan nedir? "1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasa teklifi", Fransa Ulusal Meclisi'nde kabul edildi. Nasıl mı? -557 üyeli meclisten, sadece 50 milletvekilinin katılımı ve 38'inin "evet" oyuyla! Biz bu filmi çok gördük. Ermeni iddiaları, değişen konjonktüre göre birilerinin eline tutuşturulan bir dış politika enstrümanına, daha doğrusu, "uzaktan kumandalı bir kamçıya" indirgenmiş durumda. Bu sefer, kamçıyı Sarkozy'ye tevdi ettiler. Kabul etti, kamçısını şaklatıyor. Özetle.. "Yeniden yapılandırılan Orta Doğu'da, ben de varım!" diyor. *** Ne var ki.. Kamçı şaklatmak, sıfır riskli bir operasyon değil, maharet istiyor, bazen elinize ayağınıza dolaşabiliyor. Ciklet çiğnemeye benzemiyor. Netice itibariyle, Sarkozy başarılı olursa, "Nicolas Sarkozy Şakşakliyan" diye tarihe geçebilir. Dahası.. Görülen lüzum üzerine, ülkenin milli marşına (La Marseillaise) bazı ilaveler yapılabilir. *** Yeri gelmişken, biraz da bizimkilere sataşalım. Fransa'nın milli marşı çalınırken, "gözlerinin yaşardığını ve tüylerinin diken diken olduğunu" söyleyen, pek çok "frankofon ve frankofil" tanıyorum. (Vatan şairi Namık Kemal, bu marşı ezbere bilirmiş.) Şimdi sormak zamanı: -Sevgili monşerler.. -Ulusalcı refleksleriniz dumura mı uğradı? Yoksa tüylerinizi mi yoldular? Hiç sesiniz çıkmıyor da.. Ne diyelim? -Allons enfants de la Patrie! (Haydi vatan evlatları!)