Yakın geçmişte enteresan bir gelişme oldu. Bazı AB üyeleri, Fransa'da varoşların isyanına timsahın gözyaşları ile mukabele ettiler. Bu durum, Batı medyasının gözünden kaçmadı ve 'schadenfreude!' diye manşetler atıldı, makaleler yazıldı. İngilizce sözlüklere de giren 'schadenfreude', "Başkasının kötü duruma düşmesine memnun olmak ve bundan zevk almak!" anlamına geliyor. Medyamızın bir kısım mensupları, Almanca, 'schadenfreude' ('şadınfroydı' diye okunuyor) kelimesinin hiçbir dilde tam karşılığı olmadığını dile getiriyor. Hemen ifade edelim ki, yanılıyorlar. Dilimizde, 'schadenfreude' kelimesinin karşılığı var. Atalarımız, böyle bir ruh haline "şemâtet " demişler. Ahlâk kitaplarımız şöyle diyor: "Şemâtet, başkasına gelen belâya, zarara sevinmektir." Başkalarının üzüntüsünden zevk almak, hoş görülmez ve "Gülme komşuna, gelir başına!" denir. Ne var ki, "Şemâtet" yani "Oh olsun! Canıma değsin demek" ya da "Kına yakmak!" bizim ulusal sporlarımızdandır. Hayatiyetlerini başkalarının başarısızlığına endeksleyen yani şemâtetten beslenen kişilerden, kurumlardan, siyaset erbabından, hatta devletlerden söz edebiliriz. Böyle durumlarda "şemâtet" bir politikaya dönüşüyor. Ülkemiz açısından baktığımızda, şemâtet ustalarının bir bölümünün muhalefette yoğunlaştığına tanık oluyoruz. Alternatif üretmek gibi bir kaygısı olmayanlar, alternatif sunmakta zorlananlar, "şemâtet" ile rahatlamaya çalışıyor. Krizi özlediklerini gizlemiyorlar. Kriz sonrası beyanatlarını bile hazırladılar. "Timsahın gözyaşları" eşliğinde, "Biz demiştik zaten!" diye başlayarak, mesela şöyle diyecekler: "Efendim, ülkemiz bu krizi hak etmedi. Kriz, bu ülkeye yakışmıyor." Şemâtetin kınalısı... Ülkemiz bir ekonomik krize girdiğinde, içeride bir siyasi çalkantı oluştuğunda, kına talebi tırmanışa geçer. Tepeden tırnağa sürünmek ve rahatlamak isteyenlere, bol miktarda kullanabilmeleri için, ucuz Çin kınası tavsiye ediyoruz. Şemâtet orkestrası kınasını hazırladı; kriz bekliyor. Şemâtet korosu anlamış olmalı ki, sadece yüksek bir cari açıkla krizi patlatamıyoruz. Krizi olgunlaştırmak ve patlatmak için, bir dizi başka malzemeye ihtiyacımız var. Şemâtet çetesi başarılı olmak istiyorsa, iş âleminin seçkin temsilcilerini, sivil toplum kuruluşlarını, sendikacıları boş bırakmamalıdır. Onlara, beyanat üzerine beyanat verdirerek durumun ciddiyetini hissettirmelidir. Her şeyden önce, içeride ülkenin ufkunu karartacak bir siyasi kriz tezgâhlanmalıdır. Şemâtete ivme kazandırmak için, Meclis'in bileşimi değiştirilmeli, erken seçim nutukları atılmalıdır. Siyasi gerginlik, sürekli olarak canlı tutulmalıdır. Aman ha! Şemâtet, ister bireysel, isterse kurumsal olsun, tedavi edilmesi gereken bir marazdır. Halkımız, şemâtet lobisini sevmiyor. Şemâtet ile iktidara gelebilmek mümkün değil. Kınanızı sürünüz, ama başkalarının kötü duruma düşmesinden beslenmeyi aklınızdan geçirmeyiniz. Neden mi? Şemâtetin kınalısı hiç çekilmiyor da ondan! ..... Kurban Bayramı'nızı şimdiden tebrik eder, sağlık ve mutluluk dilerim.