Seviyeli beraberlik...

A -
A +

Magazin medyasının paparazzileri "seviyeli beraberlik" ya da "düzeyli birliktelik" kokan dedikodulara bayılırlar. Türkiye ekonomisinin de enflasyon ile yaklaşık otuz beş yılı aşan bir birlikteliği oldu. -Böyle bir birlikteliğe "seviyeli" diyebilmek mümkün mü? -Elbette, hiç şüpheniz olmasın! Sebebi son derece açık. Enflasyon bize, biz de enflasyona alışmıştık, krizler olmasa, gül gibi geçinip gidiyorduk. Öyle değil mi? Ne olduysa, Şubat 2001 krizinden sonra oldu. Kasım 2002'de seçmen, popülizmi tasfiye etti. Merkez Bankası (MB) son üç yıldır fiyat istikrarına yönelik hedeflerini tutturdu. Mali disiplinin sağlanması, borçlanma dinamiklerinin iyileşmesi, ters para ikamesi sürecinin başlaması ve finansal kırılganlığın azalması, MB'yi cesaretlendirdi. MB, 2006 itibariyle "enflasyon hedeflemesi" diye bilinen bir çıpayı uygulamaya koydu. 2002 yılından bu yana izlenen "örtük" enflasyon hedeflemesi, "açık" hedeflemeye dönüştü. MB, "enflasyon hedeflemesi" konulu önemli bir uluslararası toplantıya bugün İstanbul'da ev sahipliği yapıyor. Söz konusu toplantı, dört yıl önce düzenlenmiş olsaydı, medya tarafından bir "akademik fantezi" olarak nitelenebilirdi. Bugün itibariyle böyle bir etkinliğin düzenlenmesinden rahatsızlık duymuyoruz; tam tersine memnun oluyoruz. Olup biten son derece normal. Sıfırların atılması da dahil olmak üzere, para reformuna ilişkin başarılı adımlar atan MB, 2001 yılında kazandığı özerkliğinin meyvelerini topluyor. MB'nin kredibilitesi Kredibilitesi yüksek bir MB, Hükümet'in ve nihai olarak ülkesinin kredibilitesine katkıda bulunuyor. Kredibilitesi düşük, ne zaman ne yapacağı belli olmayan, popülizme kredi açan bir MB ise, ülkesinin risk primini artıran, imajını karartan bir fonksiyon üstleniyor. Daha önce de yazmıştık; 2001 yılında yapılan radikal bir değişiklikle, MB, geçmişe sünger çekti ve dedi ki: 'Banka'nın temel amacı, fiyat istikrarını /yeni/evds/konusma/tur/2002/konusma.html) sağlamaktır. Banka,fiyat istikrarı amacı ile çelişmemek kaydıyla, Hükümet'in büyüme ve istihdam politikalarını destekler." **** "Banka, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarına avans veremez ve kredi açamaz, Hazine ile kamu kurum ve kuruluşlarının ihraç ettiği borçlanma araçlarını birincil piyasadan satın alamaz..." (*) Dolayısıyla ne oldu? Özerkliğin omurgasını oluşturan bu düzenlemeler, MB'nin geçmişte popülist politikalarla sürdürdüğü "düzeyli birlikteliği" bitirmiş oldu. Kime borçluyuz? Hiç kimse kusura bakmasın, MB'nin özerkliğini, krizlere ve IMF'ye borçluyuz. Özetlemek gerekirse, araçlarını seçmekte özerk, saydam ve hesap verme sorumluluğu olan bir MB ile birlikte yaşamak durumundayız. Vaktiyle MB'nin para politikalarını, genellikle kamu kesimi açıklarının finansmanı belirliyordu. Özerklik ile birlikte, MB, kamu kesimi finansman açıklarının gölgesi altında para politikası izlemekten ya da enflasyonist maliye politikalarını tescil etmekten, daha doğrusu ayağına dolanan prangalardan kurtuldu. Daha ne olsun? Kötü mü oldu? *** Memnun olmayanlar, nasıl bir MB istediklerini açık bir biçimde söylesinler. Neden mi? Karnından konuşmak, politika üretmek anlamına gelmiyor da ondan... ..... (*)Merkez Bankası Kanunu'nun 25.4.2001 tarihli 4651 sayılı Kanun ile değiştirilen şekliyle 4. ve 56. Maddeleri

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.