Ne demişler? Hafızayı beşer, nisyan ile maluldür! Bizim hafızamız, Şubat 2001 krizi ile malul. Her neyse... ***** Soralım ve cevap vermeye çalışalım: Geçtiğimiz hafta sonu ve bu hafta içinde finansal piyasalarda yaşananlar, kriz habercisi olabilir mi? Hayır! Piyasalarda ortaya çıkan sert dalgalanmayı, yaklaşan bir krizin ayak sesleri olarak görmek mümkün değil. Ne var ki, böyle bir yaklaşım, dalgalanmayı ciddiye almadığımız anlamına gelmemeli. Sarsıntı, beklentileri olumsuz etkileyerek, reel kesimin ufkunu karartan bir mahiyet arz ederse, elbette hafife alınamaz. 2003 ve 2004 yıllarında da farklı sertlikte çeşitli dalgalanmalarla test edildik fakat bu dalgalanmalar, trend oluşturarak kalıcı hale gelemedi. Bu sefer de, öyle olacağını tahmin ediyoruz. Benzer türbülansları tekrar yaşayabilir miyiz? Evet! Başta Cumhurbaşkanlığı seçimi olmak üzere, iç siyasete odaklı gerginlikler ve küresel faktörler bir dizi türbülansa zemin hazırlayabilir. Dalgalanma dış kaynaklı da olsa, "dalga boyu ve dalgalanmanın şiddeti" bakımından iç faktörler önem taşıyor. Kur artışı kalıcı olursa, enflasyonu artırır mı? Eskiden olduğu kadar belirgin değilse de, Türkiye ekonomisi açısından "kur artışı-enflasyon" ilişkisi hâlâ kuvvetlidir. Yaşadığımız son sarsıntının, ekonomiyi, geçmişte olduğu gibi, "...kur artışı-enflasyon-kur artışı..." kısır döngüsüne kilitlemesi mümkün görünmüyor. Ekonomi yönetiminin işi zorlaşıyor mu? Global likiditede ortaya çıkan sarsıntılar, petrol, enerji ve hammadde fiyatlarındaki artışlar, FED'in faiz kararları, Orta Doğu kaynaklı muhtemel şokların etkileri, önümüzdeki ayların da gündemini oluşturuyor. Peki avantajlarımız yok mu? Olmaz olur mu? *Politika araçlarını seçmekte özerk bir Merkez Bankası *Dalgalı kur rejimi *2006 itibariyle piyasalara deklare edilen ve"enflasyon hedeflemesi" diye bilinen çıpa "iç ve dış şoklara" karşı dizayn edilen çok kritik amortisörleri oluşturuyor. Şokları emerek sarsıntıyı hafifleten bu amortisörlerin yanı sıra, bankacılık sektörünün içindeki mayınların büyük ölçüde temizlenmiş olması, ekonomi yönetiminin işini kolaylaştırıyor. Yaşadığımız türbülansın içeriye verdiği temel mesaj nedir? Cari açığa dayalı saadet zinciri devam eder mi? Türkiye, mali disiplini sağlamaya, enflasyonu düşürmeye, borç dinamiklerini iyileştirmeye, yapısal reformları sürdürmeye devam ettiği sürece risk algılamaları düzelir ve cari işlemler açığının finansmanında problem yaşanmaz. Son türbülans, "Faizi düşürelim, kur dalgalansın, ihracat artsın, ithalat gerilesin, cari işlem açığı azalsın" noktasından hareket eden ve ekonomiyi bir başka dengeye oturtmak isteyen parlak fikirlerin geçerli olmadığını bir kere daha kanıtladı. Bu ve benzeri "kurnaz ve miyop" çözümleri, kendi hedeflerini telef eden yaklaşımlar olarak niteleyebiliriz. Ne yapılabilir? Kambiyo serbestisi devam ettiği sürece, sıcak para hep olacak. Sıcak parayı "soğutmak ve tehdit olarak algılamak istemiyorsak", öncelikle şunlardan vazgeçmemek gerekiyor: *Fiyat istikrarı ve mali disiplin olarak tanımlanan hedeflerden sapmamak; ekonomide sürdürülebilir büyüme ortamını tesis etmek *Borç dinamiklerini iyileştirmeye devam etmek (kamu borç stokunu azaltmak, vadeyi uzatmak, reel faizi düşürmek) *Yapısal reformları aksatmamak *Uluslararası alanda, ülke riskimizi oluşturan temel faktörler açısından, özetle "ekonomik, finansal ve politik risk" kapsamında iyi bir fotoğraf sunmaya gayret etmek. **** Gelelim en kılçıklı soruya: Sine-i millet, piyasaları nasıl etkiler? Aman ha! Sine-i millet, sine-i kaosa ve sille-i dövize dönüşerek, sille-i millete ve sille-i sandığa zemin hazırlayabilir. Kasım 2002 seçimlerinde olduğu gibi...