"Siz bu golü sayceniz!"

Kafaları tırmalayan soru şu: -Ne oluyor, nereye gidiyoruz? Minibüsün arka camında göz kırpan "iki kritik kelime" vaziyeti özetliyor: -Mevzu derin... İsterseniz işi futbola bağlayalım, biraz gevşemeye çalışalım. Daha önce de değinmiştik. Gerilim dolu bir maç! Tribünler aniden ayağa kalkıyor.. -Gooooool! Golü yiyen ev sahibi takım, tempo tutuyor: -Biz bu golü saymeyoz! Karşı taraf, direniyor: -Siz bu golü sayceniz! Misafir takım ve hakem, jandarma kordonu altında sahayı terk ediyor. Sonra mı? Sonrasını bilmiyorum. *** Bildiğim şudur. Siyaset, "saymeyoz-sayceniz" ikilemine kilitlenmiş durumda. Sizi bilemem, ama bendeniz bir süredir iktidar kavgası adına yapılanları, yukarıdaki "müthiş maç" gibi algılamaya başladım. Aslında ne oluyor? Değişim talepleri ile statüko birbiriyle hesaplaşmaya başladığında, ortalık fena halde karışıyor. Hesaplaşmanın doğurduğu kaos ortamında, görüntü ile gerçek giderek farklılaşıyor. "Hukuk, güçlünün iradesidir!" diyebilen ve "infazdan sonra hüküm yazan" bir gelenekten arınmak, kolay olmuyor. Kayıt dışı siyaset, kayıtlı olanı belirlediği için bir türlü normale dönemiyoruz. *** Vaktiyle de böyle miydi? Vaktiyle "değişim ile statüko" arasında bir gerginlik yaşandığında, ülkenin sahibi değişirdi. İç tehdit ve dış tehdit sürekli canlı tutulur, sistemin sorgulanması önlenirdi. Son sözü, "yazılı olmayan anayasa" söyler; problem, statüko lehine çözümlenirdi. Şimdilerde durum farklı. Senaryoyu ve aktörleri değiştirmeye yönelik birtakım ciddi gayretler var. Ne var ki, "başta resmî ve gayriresmî yalanlarımız" olmak üzere, reddedilmesi mümkün olmayan bir miras gibi sürekli devredilen tüm çarpık yapılanmalar, siyasi süreçleri tıkamaya devam ediyor. Birileri, demokrasiyi tartaklamak konusunda kendilerini vazifeli addediyor. "Oligarşik takıntılar ve tabular", ülkenin ufkunu karartıyor. *** Ne mi yapılmalı? Demokrasiyi "tartaklamak" yerine, oligarşik takıntıları tasfiye etmek zorundayız. Niçin? Sadece Haliç'in değil, siyasetin ve demokrasinin kirlenmemesi için...