Siz demiştiniz zaten!

A -
A +

Avrupa Birliği (AB) bunalıma girdikçe, bizdeki AB karşıtları, bir hayli cesaret buldu; deyim yerindeyse, zevkten dört köşe oldular. "Biz demiştik zaten!" türünden tafralar ve şişinmeler, son günlerde pek revaçta. Bu arada, çok önemli bir gelişme oldu; bendeniz de "değişme ve dönme" hakkımı kullandım, AB karşıtı oldum. Tebrikleri kabul ediyorum. Vatana ve millete hayırlı olsun! "Nasıl oldu bu iş?" diye merak ediyorsanız, kısaca anlatayım. 17 Aralık 2004'ten sonra, bana bir şeyler oldu. Doğrusu, daha önceden de, AB uyum yasaları ile ilgili olarak içimde,"kazıklanmışım gibi tuhaf bir his" vardı. Velhasıl, kararımı verdim; iflah olmaz bir AB karşıtı oluverdim. Kolay olmadı. Kendimi, Daltonlar'ın en uzun boylusu ve en şapşalı olan Averel Dalton'a benzetmeye başlamıştım. Red Kit okuyanlar, bilirler; Averel, zaman zaman kendini "kazıklanmış" hisseder. AB'nin "Âkil Adamları" da bu günlerde, Averel gibi düşünüp duruyor. Ne diyelim? Düşün, düşün iştir işin! Pusulasız ve dümensiz bir gemi... Ülkemize, Brüksel'den paket paket 'hormonlu demokratikleşme' geldi de ne oldu. Hiçbir işe yaramadı. Pöh! Kendi halklarını anlayamayan Brüksel elitleri, bizi mi anlayacak? Bana ne, AB Anayasası'ndan, AB bütçesinden. Chirac'ın ve Schröder'in derdi, bizi mi gerdi? AB, dümensiz ve pusulasız bir gemiyi andırıyor. Hatırladığım kadarıyla, vaktiyle "Varyag" denilen böyle bir gemi ile tanışmıştık. AB, tam bir "Varyag." Birileri, AB'yi Türkiye'nin çıpası diye nitelediğinde, çok sinirleniyorum. Dümensiz gemiden çıpa olur mu? Lafı dolaştırmayalım ve son noktayı koyalım. Gerekli şartlar yerine gelse de, bizi almazlar; alamazlar. Gümrük Birliği, son duraktır. AB Türkiye'yi tam üye olarak değil, himayesi altında bir ülke olarak görmek istiyor. AB'nin Kıbrıs ve Ege problemine bakışı Türkiye'yi tam üye yapmayacağı konusunda çok güçlü ip uçları veriyor. AB, bizi bozar. AB bizi böler; tıpkı salam gibi, dilim dilim! AB karşıtı sıfatıyla diyorum ki: * Gümrük Birliği'nden çıkalım. Yerli Malı Haftası düzenleyelim. * Kıbrıs'ı yeniden alalım. * Maastricht ve Kopenhag Kriterleri'ni rafa kaldıralım. * Sermaye hareketlerini sınırlayalım ya da vergi koyalım. * Üç tarafı denizlerle, dört tarafı düşmanlarla çevrili ülkemizde, kayıt dışı siyasete gaz verelim. Yeterince ve kararınca! Hepsinden önemlisi, şunu da unutmayalım: Bizim Soğuk Savaş yıllarından kalma güzel bir mönümüz vardı. 'Jeostratejik' tabaklarda, 'jeopolitik' salatalarla birlikte sunduğumuz yemek tarifi şöyleydi: - Bir tutam demokrasi - Bir tutam insan hakları - Bir tutam bireysel hak ve özgürlükler - Bir tutam piyasa ekonomisi ... ve 'yeterince siyasi irade', 'kararınca toplumsal destek' yeterli sayılıyordu. Yukarıdaki yemeği tekrar ısıtmaktan başka bir çare göremiyorum. Ne yapalım, beğenmeyen, bu ülkeyi terk etsin. AB karşıtı olmak, bendenize kafasal rahatlık, zihinsel berraklık getirdi. Nüanslara girme, gri bölgelerde dolaşma külfetinden ve gafletinden kurtardı. *** Kıdemli ve uzatmalı AB karşıtlarına bir teşekkür borcum var. İtiraf ediyorum: Siz demiştiniz zaten! Ne mutlu, "AB karşıtıyım" diyene... Oh be! Dünya varmış!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.