Suçlu, ayağa kalk!

A -
A +

-Suçlu kim? -Dalgalı kur! Çözüm: -Dalgalı kuru askıya alalım; daha sonra icabına bakarız. -Kolay mı? -Hayır! Sonuç: Yevmiyen brifing, netice mafiş! *** Dikkat ettiniz mi, bilmiyorum. Dalgalı kurun muhabbeti de,'dalgalı' oluyor! Sabrınız varsa, daha önce dile getirdiklerimizi bir kere daha vurgulayalım. Problem nedir? YTL ile maliyet yapan ihracatçı, turizmci ve diğer döviz kazandıran sektörler rahatsız. İthalatı da olan ihracatçı, biraz daha farklı bakıyor. İthalatçının bir kısmı, dört köşe, bazıları ise, 'Bu tablo ne zaman değişir?' tedirginliği içinde. Cari işlem açığındaki genişlemeden ithalattaki artışı sorumlu tutuyoruz. "Faizi düşürelim, ondan sonra kur sıçrasın, ihracat artsın, ithalat gerilesin, cari işlem açığı azalsın" noktasından hareket eden ve ekonomiyi bir başka dengeye oturtmak isteyen parlak fikirlere katılamıyoruz. Böyle kurnaz ve miyop çözümleri, "kendi hedeflerini telef eden yaklaşımlar" kategorisine dahil edebiliriz. Açıkça ifade etmesek de, 'enflasyon kadar devalüasyon' istiyoruz ve bu denklemi 'istikrar' olarak algılıyoruz. Unutmayalım ki, eskiden olduğu kadar güçlü olmasa da, Türkiye ekonomisi açısından "kur artışı-enflasyon" ilişkisi hâlâ canlıdır. Dolayısıyla, yüksek enflasyona istikrar ve direnç kazandıracağımızı, enflasyon beklentilerini kalıcı hale getireceğimizi düşünmek bile istemiyoruz. Yüksek enflasyonun döviz kurunu aşındırarak YTL'yi yeniden değerlendireceğini, faiz oranlarını yükseltebileceğini göz ardı ediyoruz. Dalgalı, nereden çıktı? Türkiye, dalgalı kur rejimine bir 'zorunluluk' olarak girdi: 'tercih' etmedi; edemedi. Popülizmi bir yaşam biçimi olarak benimsemiş ülkelerin, 'karpuz' seçer gibi, "kur ve kur rejimi" seçme özgürlüğü yok. Dolayısıyla, manevra alanımız son derece kısıtlı. Şubat 2001'de serbest dalgalanan kur rejimine geçişin temel amacı, sistemi, bir dış şok ya da ani ve yüksek bir dalgalanma durumunda döviz rezervlerinin önünde bir savunma hattı olarak kullanabilmekti. Bunun yanı sıra, diğer amaç, kısa vadeli sermaye hareketlerinin hızlı ve yüksek hacimli çıkışlarını bir ölçüde de olsa yumuşatmak, makro dengeleri olabildiğince sermaye hareketlerinin şantajından kurtarabilmekti. Serbest kur rejimine geçişle beraber, IMF tarafından sağlanan dış kaynak ile bir taraftan ülkeden çıkan kısa vadeli sermayenin doğurduğu sarsıntı giderilmeye çalışırken, diğer taraftan bankacılık sektörünün sorunlarına çözüm bulunmaya çalışıldı. Kabul etmek gerekir ki, dalgalı kur rejimleri, spekülatif ataklara ve dış şoklara diğer alternatif sabit kur rejimlerinden daha dayanıklı ve daha dirençli. Dalgalının hakkını yemeyelim. Şikayet ettiğimiz düşük döviz kurundan gerçekleştirdiğimiz ithalat sayesinde, bir yandan enflasyondaki düşüşe katkıda bulunuyoruz; diğer yandan, hem büyüyoruz, hem de bir kısım ihracatçıya (özellikle otomotiv ve elektronik sektörlerinde) ucuz ithal girdi (ham madde ve ara malı) sağlıyoruz. İksir var mı? Belli bir kur rejimi uygulanırken krize giren bir ülke, sahip olmadığı, halen uygulamadığı kur rejimine özlem duyarmış. Gerçekten de öyle oluyor. Dalgalı kur rejiminde ortaya çıkan bir olumsuzluk, 'Sabit kurda olsaydık, bunları yaşamazdık' sabit kurda ortaya çıkan şok bir devalüasyon ve kriz ise 'dalgalı kur rejiminde bu krizle karşılaşmazdık, dalgalı kur bu şoku emerdi' tarzında değerlendirmeleri ve hayıflanmaları sık sık gündeme getiriyor. *** Öyle bir kur rejimi formüle edelim ki, bu kur rejimi, her derde deva, hiçbir yan etkisi olmayan şifalı ot gibi fonksiyon icra etsin. Böyle bir iksir var mı? Bendeniz bilmiyorum. Bilen varsa söylesin, biz de öğrenelim; tenevvür edelim.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.