The Sinek!

A -
A +

Başbakan Erdoğan'ın ABD ziyaretinden önce iki ülke arasındaki ilişkiler, biraz sineklenmişti. 1997-2000 yılları arasında ülkemizde bulunan ABD eski Büyükelçisi Mark Parris, "Alerjik Ortaklar" başlığı ile yazdığı makalesinde, ilişkilerin "stratejik" değil, "alerjik" olduğunu çok güzel açıklamıştı.(*) Karasinek... İnternet erbabının iyi bildiği bir fıkra, ziyaret öncesinde, elektronik ortamda günlerce dolaştı. Fıkrayı, makaslayarak ve sansürleyerek arz ediyorum. Bir ülkenin Dışişleri Bakanlığı bürokratları, çeşitli ülkelerin dış politika yaklaşımlarını şöyle bir raporla özetlemişler: Bir Orta Doğu ülkesinde, muhtelif ülkelerden gelen bir turist grubu, bir dinlenme yerine giderek kola ısmarlamışlar. Kolalar geldiğinde bardaklarında birer "karasinek" olduğunu fark etmişler. İNGİLİZ, başka bir bardakta yeni bir kola diye tepinmeye başlamış. IRLANDALI, sineği ezerek kolayla karıştırmış ve İngiliz'e içirmiş. İSVEÇLİ, aynı bardakta, yeni bir kola istemiş. FİNLANDIYALI, sineği bardaktan çıkardıktan sonra kolayı içmiş. RUS, kolayı sinekle birlikte içmiş. ÇİNLİ, sineği yemiş, kolayı içmemiş. JAPON, değerlendirilmek üzere, sineği Tokyo'ya göndermiş. YUNANLI, kolanın yarısını içtikten sonra, itiraz ederek, yeni bir kola istemiş, NORVEÇLİ, kolayı içtikten sonra, bardaktaki sineği balık yemi olarak kullanmış. AMERİKALI, tazminat davası açmış. İlgili ülke, özür dileyerek, tazminatı ödemiş. Roporun takdim edildiği Bakan, bıyık altından gülerek, rapordan çok hoşlandığını belirtmiş ve -İyi, güzel de, bu turist grubunun içinde hiç Türk yok muymuş? diye sormadan edememiş. -Varmış efendim! diye cevaplandırmışlar. Peki, o zaman, Türk ne yapmış? -Türk, olayı şiddetle ve nefretle kınamış, efendim! *** "Bush-Erdoğan" zirvesinden sonra, bu fıkranın son kısmı değişikliğe uğramış. Türkiye, olup biteni kınamak yerine, "sinekli kola" skandalının bir uluslararası zirvede, stratejik boyutlarıyla, ele alınabilmesi için tüm Orta Doğu ülkelerini toplantıya çağırmış. At sineği... Sinek hikayesi burada bitmiyor. Bugünlerde Akdeniz Sineği ile uğraşıyorduk, başımıza bir de at sineği çıktı. At sinekleri çok inatçı, pek yapışkandır. At sineklerinin bir özelliği daha varmış, enfeksiyon olan ve kaşınan bölgeleri sortilemeyi tercih ederlermiş. Ne diyebiliriz, zevk meselesi! Bush-Erdoğan görüşmesi sırasında, Beyaz Saray'da, Oval Ofis'e giren bir at sineğinden söz edildi. Bir gazeteciden öğrendiğimize göre, Bush ve Erdoğan kısa bir süre sineği takip etmiş. Bunun üzerine, Rice, elindeki defterle sineğe müdahale etmiş; onun başladığı işi, bir Bakanımız tamamlamış. Pes doğrusu! Bu haber, ilgililer tarafından ne doğrulandı, ne de yalanlandı. Eh, bu kadarcık asparagası mazur görebiliriz. "Gerektiğinde, sızdırmak, açıklama yapmaktan daha etkin bir yöntemdir!" kuralı, burada da çalıştı. Tebrik ederiz, kim uydurduysa, iyi uydurmuş. Hiç şüpheniz olmasın, the Sinek diplomatik tarihe geçti. "Sinek diplomasisi" diye bir kavram türetebilir, literatüre katkıda bulunabiliriz. Dış politika, sinekten yağ çıkarma sanatıdır; gazetecilik de öyledir. *** İsterseniz, birkaç tane Murphy Kanunu ile yazıyı noktalayalım: * Altını olan, kaideyi koyar! * Smith Wesson, "kare as"dan iyidir. * Tek boynuzlu gergedanla birdirbir oynanmaz! * Her çözüm, yeni bir problem doğurur. * Politikada istisnalar, kaidelerden daha fazladır. ..... (*) Mark Parris: "Allergic Partners: Can U.S.-Turkish Relations Be Saved?" Turkish Policy Quarterly, Spring 2005

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.