Hoş geldiniz, popülizm hazretleri... Sizi ne kadar özledik, bilemezsiniz! *** Saklamaya gerek yok; düşük enflasyon, bizi bozdu. "Hastalık, tedaviden daha iyi!" demeye başladık. Kısa bir aradan sonra, üretimi ve istihdamı artırmak adına, enflasyonu yeniden sahneye davet ediyoruz. Geçmişte de, topluma, hastalığın tedaviden daha iyi bir alternatif olduğu söylenmiş, bu optik yanılgının kabul ettirilmesinde başarılı olunmuştu. Bakalım, bu sefer ne olacak. Biz, bu filmi gördük ama belki de unuttuk. "Enflasyon-Büyüme" dinamiklerini -4- farklı senaryo ile, bir kere daha hatırlamaya ne dersiniz? *** I. SENARYO: Yüksek Enflasyon, Yüksek (ya da orta düzeyde) Büyüme Seçmen ve politikacının otuz beş yıllık zaman diliminde, üzerinde ittifak ettiği senaryodur. Bu senaryoya göre, enflasyon, ekonomik büyümenin bedelidir. Bedele katlanmak gerekir. Popülizmin dayattığı senaryo da budur. Temelde, iki kritik parametre, yani "yüksek iç talep ve dış kaynak" ile yaşatılmaya çalışılan bu senaryo, geçmişte sık sık tıkandı, su kaynattı ve krize tosladık. "Yüksek enflasyon+büyüme", aslında bir saatli bombayı simgeliyordu. Dolayısıyla, krize, yani "yüksek enflasyon+düşük ya da negatif büyüme"ye zemin hazırladı. Bir bakıma, aşağıdaki senaryonun tohumlarını ekti, ona köprü oldu. II. SENARYO: Yüksek Enflasyon, Düşük (ya da negatif) Büyüme Krizin zevkine varabilmemiz için, bu senaryonun gerçekleşmesi gerekiyor. Risk primi artıyor, faizler çıldırıyor, derecelendirme kuruluşları notumuzu düşürüyor. Ekonominin çarkını döndüren -2- parametre yani "yüksek iç talep ve dış kaynak" buharlaşıyor. IMF'nin kapısı, bu ortamda çalınıyor. 1994, 1999 ve 2001'i unuttuk mu? III. SENARYO: Düşük Enflasyon, Düşük Büyüme Bu senaryonun da sürdürülebilirliği yok. Ekonomik büyüme olmaksızın, istikrarı muhafaza etmek mümkün olamıyor. Ekonomik büyümenin finansmanı enflasyonist olursa, bu senaryodan I.SENARYO'YA atlayabiliyorsunuz. Sonrası, malûm... IV. SENARYO: Düşük Enflasyon, Yüksek Büyüme Bu kombinasyon, fiyat istikrarı sağlayarak büyüyebileceğimizi öngörüyor. Böyle bir saadet zincirinin gerçekleşebilmesi için otuz beş yıl beklememiz gerekti. İstikrar programları da bunu hedefliyor. Hasreti çekilen saadet zinciri, "sürdürülebilir büyüme-sürdürülebilir istikrar" olarak da tanımlanabilir. 2003, 2004 ve 2005 yılları itibariyle, hem enflasyonu düşürdük, hem de büyüdük. 2006'yı da, "düşük enflasyon-yüksek büyüme" ikilisiyle bitirebileceğimizi tahmin ediyoruz. Yukarıda yer alan -4- senaryonun dışında, farklı renklerde, türev senaryolar oluşturulabilir. Rakamlar ne diyor? İsterseniz, ileriye daha iyi bakabilmek için, biraz da geriye bakalım: Vaktiyle, politik irade, enflasyonun bir hayat tarzına dönüşmesi yönünde tecelli etti. Enflasyonist büyümenin ekonomik ve toplumsal maliyetleri, bir türlü anlaşılamadı. Bakın neler oldu: Büyümenin 10 yıllık ortalama olarak yılda % 4.8'le en yüksek olduğu 1970-79 arası yıllık enflasyon % 24'le en düşük seviyede gerçekleşti. 1980-89'da büyüme % 4.0'a gerilerken, enflasyon % 50'ye yükseldi. 1990-2001 arasında ise büyüme % 3.2'ye gerilerken, enflasyon % 75'e tırmandı. Konuya ilişkin ampirik araştırmalar, fiyat istikrarını sağlayan, düşük enflasyonlu ülkelerde ortalama büyüme hızının "daha yüksek ve istikrarlı", enflasyon oranı yüksek olan ülkelerde ise, ortalama büyüme hızının "daha düşük ve dalgalı" olduğunu ortaya koyuyor. Çeyrek asrı aşan tecrübe, bize şunu öğretti: Fiyat istikrarı, sürdürülebilir ekonomik büyümenin ön şartıdır. Gerisi, sadece boş lâf ve aldatmacadır! Böyle biline...