Mali disiplinden vazgeçebilir miyiz? Kesinlikle vazgeçemeyiz. Neden mi? Mali disiplin, bir sürat koşusu değildir. Dahası, IMF destekli programla başlayan, programın bitişiyle rafa kaldırılan bir hedef de değildir. Mali disiplin olmadan, hiçbir para politikası dikiş tutmaz. *** Peki IMF'nin derdi ne? IMF, bu yıl itibariyle negatif büyüme bekliyor. 2009 Bütçesi'nin hedeflerini gerçekçi bulmuyor. Ekonomide ortaya çıkan küçülmeye paralel olarak, KDV ve ÖTV hasılatında sert düşüşler gerçekleşiyor; bütçe açığı tırmanıyor. IMF'nin kaygıları, bunlarla sınırlı değil. IMF, "bütçe dışı kamu kesiminde" ne olup bittiği ile de çok yakından ilgili. Yerel yönetimlerin harcamalarında ortaya çıkan artışlar, tedirginlik doğuruyor. IMF'yi eleştirebilirsiniz. Ne var ki, mali disiplini "IMF kaynaklı bir takıntı ya da fantezi" diye nitelemek, tam bir gaflettir. *** İsterseniz, dışarıdan bir örnek verelim. Majestelerinin Hazinesi, mali disiplini kurala bağlamış. - Nasıl yani? IMF'nin baskısıyla mı? - Hayır! İngiltere'de cari harcamaları finanse etmek için, kamu borçlanmasına başvurulamıyor. Mali disipline yönelik böyle bir düzenleme "altın kural" (golden rule) olarak biliniyor. Borçlanma, önceden tanımlanmış belli bir ekonomik konjonktür çerçevesinde, sadece yatırım harcamaları için yapılabiliyor. Kamu borcunun, milli gelire oranının istikrarlı bir eğilim göstermesi (yüzde 40'ın üzerine çıkmaması) hususu üzerinde titizlikle duruluyor. (*) Maastricht Kriterleri de, bütçe açığı, kamu borçlanması, enflasyon ve faiz oranlarına ilişkin bazı normlar getirmiyor mu? Küresel resesyon ve yansımaları sebebiyle, İngiltere'de ve diğer AB ülkelerinin bir kısmında, fiskal normların şimdilik delindiğini hatırlatalım. *** Mali disiplinin ön şartı, "saydamlık" ve "hesap verme sorumluğu" diye bilinen iki ilkeyi telef etmemektir. Siyasi süreçler, "popülizmden" ve "müşteri haklıdır" paradigmasından arındırılmadıkça, mali disiplini tesis edemezsiniz. *** (*) Aralık 1998'de Avam Kamarası'ndan geçen düzenleme (Finance Act 1998, Code for Fiscal Stability)