Geçenlerde, alternatif iktisat politikalarını tartışmayı amaçlayan bir toplantıya katıldım. Toplantı, iş âleminin seçkin temsilcileri tarafından bir "yakınma ve ağlama" seansına dönüştürüldü. Ne mi yaptılar? Bol bol eleştirdiler, garibanizmin cazibesinden yararlanmayı da ihmal etmediler. Özetlemek gerekirse, son derece bayat ve kurnaz popülist söylemlerle, oturumları tamamladık. Tenkit ve temenniler, "çözüm" diye dayatıldı. Önceliklere değinmek, yani risk almak, hiç kimsenin işine gelmedi. *** Eve dönerken, yıllar önce dinlediğim bir fıkrayı hatırladım. Gözleri görmeyen, bekâr ve fakir Kayseriliye, önceliğin nedir, diye sual etmişler: -Gözlerini mi istersin, zenginlik mi yoksa evlenmek mi.. Kayserili: -Oğlumu, altınlarımı sayarken görmek istiyorum! *** Kayserili vatandaşımızın o müthiş vizyonuna, saygılarımızı sunarız! Ne var ki, ekonomi söz konusu olduğunda, işler temennilerle yürümüyor. Ayakları yere basan, uygulanabilir politikalar üretmek, fevkalade engebeli bir süreç. Politika üretmek, bir bakıma öncelikleri belirlemek anlamına geliyor. Öncelikleri sıralamak, hedeflere dönüştürmek ve tutarlı bir modele oturtmak, şartlar değiştiğinde revize etmek, bir hayli terlemeyi gerektiriyor. Konuşmacılara, "Küresel resesyon sonrasında,Türkiye ekonomisine ilişkin temel politikalar nelerden oluşmalı?" diye sorulduğunda, cevap alamadık; bol miktarda ön yargı, safsata ve demagoji ile yüzleştik. *** Netice itibariyle.. Politikasızlık, bedel ödetiyor. Aslında, biz bu filmi çok gördük. Nasıl mı? Her zaman olduğu gibi, takıntılarımızın altında eziliyor; kısa vadeye kilitleniyoruz. Kısa vadeye hapsolmak, var olan takıntıları daha da artırıyor. Dahası, "sorumluluk ve yetki" paylaşımını felce uğratıyor. Sistemi, örgütlü bir sorumsuzluğa devşiriyor. Politikalar, bir taraftan senaryosu yazılan, diğer taraftan çekilen niteliksiz TV dizilerini çağrıştırıyor. Kim, "motor" diyor; kim "stop" diyor, bir türlü belli olmuyor. Sap ile saman birbirine karışıyor. Reel ve finansal kesimin oyuncuları, ilkesizliğin ve belirsizliğin kasveti altında karar almaya çalışıyor. *** Başa dönersek.. Anlaşıldığı kadarıyla, mahut ve meş'um "hababam sınıfı", Ankara'dan bölüştürülen rantların ve popülizmin egemen olduğu bir "hababam ekonomisi"ni özlüyor. Tutar mı? Tutarsa tutar, tutmazsa IMF ne güne duruyor? Sevsinler sizin vizyonunuzu!