Yansıyor!

A -
A +

İki gün önce, 2005'in enflasyon rakamları açıklandı. Hedefleri ıskalamadık ve tek rakamlı enflasyonu gördük. Hayırlı olsun! "Enflasyon düşüyor!" dediğinizde, soruyorlar: * Cebe yansıyor mu? "Yansıyor, elbette!" dediğinizde, ikinci bir soru geliyor: * Kimin cebine yansıyor?" Bu sorunun ardından, ülkenin varoşlarından geri kalmış yörelerinden sefalet manzaraları takdim ediliyor. Her nedense, enflasyonun %70'lerde istikrar kazandığı yıllarda, enflasyonun cebe nasıl yansıdığını çok fazla merak etmiyorduk. İsterseniz hafızamızı şöyle bir tazeleyelim. Geçmişte enflasyonist politikalarla ekonomiyi yönetenler: * Kamu maliyesini müflis kılmadılar mı? * Türkiye'yi enflasyon şampiyonu yapmadılar mı? * Sosyal güvenlik sistemini çökertmediler mi? * IMF ile, 18 tane Stand-by imzalamadılar mı? * Kapalı kapılar ardında,"Enflasyon yükseliyor, benim neyime!" diye kestirip atmadılar mı? * Bütün bunları, "garibanizm ve popülizm" maskesine sığınarak becermediler mi? *** * "Cebe yansıyor mu?" sorusu, aslında "Enflasyon, gelir dağılımını nasıl etkiliyor?" demektir. Kör dövüşünü andıran böyle bir tartışma biçimi, fiyat istikrarının gelir dağılımı düzelten bir "sihirli değnek" olmadığını bir türlü anlayamadığımızı düşündürüyor. Fiyat istikrarı, milli gelir çorbasının büyütülebilmesi için sağlam bir zemin oluşturuyor, ama çorbanın cesameti ve dağılımı konusunda otomatik çözümler sunmuyor. Vaktiyle, enflasyon bir hayat tarzına dönüşmüştü; enflasyon ile mücadele yerine enflasyon ile birlikte yaşamanın, enflasyona endekslenmenin yollarını arıyorduk. Geçmişin enflasyonu, geleceğin enflasyonunu belirliyordu. Dolayısıyla, enflasyona endekslenmiştik, enflasyon bir hayat tarzına dönüşmüştü; düşürülmesi en güç enflasyon türü olan "kronik enflasyon" ile şereflenmiştik! Herkesin enflasyonu kendine... Şimdi enflasyon düşüyor, ekonomi büyüyor. Ne var ki, gelirinin yarısından fazlasını ev kirası ve beslenme için harcayan, ailesine bakmakta zorlanan yoksul kitleler, "Enflasyon düşüyormuş, benim neyime!" demeye devam ediyor. Gerileyen enflasyonun, istihdamı ve toplumun tüm kesimlerinin reel gelirlerini olumlu olarak etkilemesini bekleyebilir miyiz? Elbette hayır! Enflasyon oranı ne olursa olsun, nihaî olarak, bir "pastayı" ya da "çorba"yı paylaşıyoruz. Enflasyon oranının gerilemesi, her gelir grubu için "reel gelir artışı" anlamına gelmiyor. Halkımızın "hayat pahalılığı" tanımladığı süreç ile, fiyatların artış hızında ortaya çıkan azalış ve artışlar, tamamen farklı kavramlar. Unutmayalım ki, bir ekonomide "kaynak tahsisi ve bölüşüm" mekanizmaları sadece enflasyon tarafından belirlenmiyor. Enflasyon ve gelir dağılımı arasındaki karmaşık ilişkileri dikkate aldığımızda "herkesin enflasyonu kendine" diyebiliriz. *** Netice itibariyle... Enflasyon, son otuz beş yıldır, bir toplumsal sözleşmenin yan ürünü olarak kendini dayattı. Toplumsal sözleşmeyi, "ülkenin yazılı olmayan anayasası" gibi de algılayabilirsiniz. Ondan kurtulmak için, enflasyonlu toplumsal sözleşmenin bir başkası ile değiştirilmesi elzem. Şimdilerde, bu değişimin sancısını yaşıyoruz. Olup biten, bundan ibaret!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.