Eskiler, "tecâhül-i ârif" derlerdi. Şimdiki nesil, "salağa yatmak" diyor. Tercümesi şu: -Bildiği halde, bilmiyor görünmek.. Geçenlerde, "tecâhül-i ârifâne" bir tacize maruz kaldım. Nasıl mı? Bir toplantıda, bürokratları ve bankacıları dinledik. Sunum faslı bittikten sonra, yanımda oturan sanayici, kulağıma fısıldadı: - Hocam, ben bunların ne dediğini pek anlayamadım. Kafam karıştı. Sizce, kriz bitti mi? Yırttık mı? - Mecburen, aynı dalga boyunda cevap verdim ve sordum: -Anlaşıldığı kadarıyla, yırtmışız! Siz ne yaptınız? Yüzünde müstehzi bir gülümseme belirdi ve âniden ciddileşti; kendince taşı gediğine koydu: -Biz yırtamadık, yırtıldık! Bu dalgalı kur, bizi çökertti. Nasıl fiyat vereceğimizi şaşırdık. Daha sonra, çantasını açtı, ekonomiye ilişkin bir rapor uzattı ve ilave etti: -Sizde kalabilir. Bakalım beğenecek misiniz? *** Raporu dikkatle okudum ve beğenmedim. Sebebi şu: -Rapor, şimdilerde maya tutmaya çalışan, bir eski siyasi oluşumun ekonomiye bakışını yansıtıyor. Dolayısıyla, "eleştirme" kaygısı, "anlama ve analiz etme" kaygısını bir hayli aşmış. -İktisat politikaları, bir öncelikler listesidir. Öncelikleri hedeflere dönüştürmek, hedeflere ulaşmayı mümkün kılacak araçları seçmek ve bunları tutarlı bir modele indirgemek çok önemlidir. Ne var ki, alternatif politika üretmeye soyunan raporda, "öncelikler ve hedefler" belli değil. - Raporu hazırlayanlar, ekonominin "merkezi planlı bir kumanda ekonomisi" olmadığını ve "sihirli çözümlere" kapalı olduğunu unutmuşlar. Çözüm adına, sadece temenniler ve son derece bayat korumacı reçetelerle yetinilmiş. Ayrıca, bol miktarda "durum tespiti" yapılmış. *** Durum tespiti kapsamında raporda ifade edilenleri, biz de geçmişte defalarca vurgulamıştık. Özetlemek gerekirse: -Türkiye ekonomisinde, üretimin ve ihracatın önemli bir bölümünün ithalata olan bağımlılığı, cari açığa yapısal bir boyut kazandırıyordu. - Söz konusu yapılanma, "...büyüme-cari açık-büyüme-cari açık..." döngüsünü kaçınılmaz kılıyordu. -Dış ticaret açığına ivme kazandıran hızlı ithalat artışının gerisinde, "büyüme, değerli TL ve olumlu seyreden küresel likidite" ve zaman zaman tavan yapan enerji fiyatlarının getirdiği yüksek fatura vardı. -Küresel resesyon öncesinde, cari açığın temel bileşeni, dış ticaret açığımızdı. Hâlâ da öyledir. *** Vaziyet malum.. Çözüm mü? Böyle bir yapılanmayı, kurnazca formüle edilmiş "mükemmel ve fakat imkansız" reçetelerle değiştiremeyiz. Peki, büyümeyi tartışmayalım mı? Mevcut modele, mahkum muyuz? -Kesinlikle hayır! Ne mevcut modele ve ne de siyasi kaygılarla yazılmış "uçuk-kaçık" raporlara mahkumuz. Yerimiz bitti, fakat bu hikaye bitmez. Devam edeceğiz.