Farkında mısınız? Bir kısım dış medyada, ülkemize ilişkin "kasvetli ve puslu senaryolar" tavan yapmış durumda. Kara gözlüklü bir piyasa yorumcusu, kara gözlüklü konuğuna soruyor: -Çanlar hangi ülke için çalıyor? Türkiye'yi neler bekliyor? Pes doğrusu! Şöyle sormak, herhalde daha mantıklı: -Çanlarınızı kimler için hazırladınız? Sırada hangi ülke var? Biz bu filmi defalarca gördük. *** Anlaşıldığı kadarıyla.. Finansal firavunlardan güç alan finansal zangoçlar, çanlarına asılıyor. Çanın ipi koptuğunda, bellerindeki zünnarlarını çana bağlıyor, zulmet pompalamaya devam ediyorlar. Her fırsatta, inceden inceye lâf sokuyorlar. Özetle.. Bazı yatırım bankalarının ve kredi derecelendirme kuruluşlarının tahminlerine, IMF'nin son raporuna yaslanarak, durumdan vazife çıkarıyorlar. *** Başarılı olabilirler mi? Medyatik açıdan bakıldığında: Kasvetin hamasetle paketlenmesi, her zaman prim yapar. Kötü haber, "iyi" haberdir. Kötümserliğe yaslanmak, daha kolaydır. Tahminleri gerçekleşmediğinde, kötümserler çok fazla hırpalanmazlar. Ne var ki, iyimserler karavana attığında, acımasızca eleştirilirler. Aslında önemli olan, iyimserliğin ya da kötümserliğin nereye dayandırıldığıdır. "Temelsiz ve kurusıkı bir kötümserlik" kadar, "dozu kaçmış ve balon oluşturan bir iyimserlik" de arzu edilmez. *** Günümüze gelirsek.. Pozisyon almakta zorlanan finansal zangoçların hedef tahtasında, "ne yapacağı pek belli olmayan bir Merkez Bankası" var. Bir kere daha hatırlatalım: Para politikaları, bir öncelikler listesidir. Her derde deva, olumsuz yan etkisi olmayan "şifalı nebat ya da sihirli değnek" değildir. Alınan her kararın, mutlaka bir bedeli vardır. (Eski iktisat hocaları, "Ekonomide, bedava fiil yoktur!" derken, bu gerçeği dile getirirlerdi.) Para otoritesinden, iç ve dış şoklara mükemmelen tepki verebilen bir "termostatın" duyarlılığını bekleyemeyiz. Dolayısıyla, Merkez Bankası'nın finansal istikrara yönelik çabalarını da, bu çerçevede değerlendirmek gerekir. *** Yerli ve yabancı tüm zangoçlara sormak zamanıdır: -Bugüne kadar, bir türlü tenevvür edemedik. Haliyle, merak ediyoruz. Hangi alternatif politikaları öneriyorsunuz? Sizce, ne yapılmalıydı? Unutmayın ki.. -Fazla tıraş, sadece cildi değil, ahlâkı da bozar!