Kahire'de, gerginlik ve kaos tırmanıyor. Vatandaş soruyor: -Abi, düğmeye bastılar mı? Firavun Hüsnü, gidici mi? Medya, manşeti patlatıyor: -Oyuna gelmeyelim! Dahası.. Emekli diplomat, her kapıyı açan "maymuncuk" türünden "bir derin analiz" döktürüyor ve son noktayı koyuyor: -Oyun bittiğinde, piyonu da şahı da aynı kutuya koyarlar! *** Farkında mısınız? Orta Doğu coğrafyasında, oyun hiç bitmez; biri biter, diğeri başlar. Hani, "oyun içinde oyun" derler ya, aynen öyle. Tıpkı, iç içe geçmiş "matruşka bebekleri" gibi.. Oyun sürdüğüne göre, "piyon ve şah" görev başında demektir. Hatırlatmak gerekirse.. Osmanlı İmparatorluğu'nun tarih sahnesinden çekilmesinden sonra, bölgede kurulan "otoriter ve dışa bağımlı" rejimlerin neredeyse tamamına, bir "iç tehdit" ve bir de "dış tehdit" musallat edildi. Emperyalizm, ülkeleri yöneten "monarklara ya da oligarşik yapılanmalara" şu mesajı iletti: -Bu ülke, bu insanlar, sizden sorulur. Siz de, bizden sorulursunuz! Netice itibariyle.. Orta Doğu coğrafyası, kapitalist emperyalizmin "laboratuvarı ya da akvaryumu" gibiydi. Halen de öyledir. *** Peki, Mısır'a "demokrasi" gelir mi? Sormak durumundayız: -Hangi demokrasi? Saddam sonrasında, komşu ülkelerin elitleri, bürokratlarını uyarıyormuş: -Süper güçlerle iyi geçinin, yoksa bize de demokrasi gelir! Aman ha.. Mesela.. Beyaz Adam, "Saddam'ı getirin, demokrasiyi götürün!" dedi, ama bir türlü olmadı. Sadece Irak'ta değil, tüm Orta Doğu'da, "pizza ve hamburger zinciri" kurar gibi, "demokrasi zinciri" kurulamayacağı anlaşıldı. Vaktiyle, bölgenin destabilize edilmesine yönelik bir dizi stratejik misyon üstlenen ünlü istihbaratçı T.E.Lawrence, 1920'li yıllardaki vaziyeti şöyle özetlemiş: -Orta Doğu'da problem çözmek, çok yavaş ilerleyen ve insanın ayağına dolaşan berbat bir iştir. Aynen, bıçakla çorba içmeye benzer! *** Günümüze gelirsek.. Mısır ve Tunus da dahil olmak üzere, şimdiki Orta Doğu, Lawrence'in bıraktığı gibi değil elbette. Ne var ki.. Lawrence, gerçekten çok iyi çalışmış. Orta Doğu halkları, hâlâ "bıçakla çorba içmek" zorunda. Galiba, zurnanın zırt dediği yer, tam da burası...