Bizi çembere almak istiyorlar

A -
A +

Türkiye, Ermeni soykırım iddiaları karşısında hazırlıksız yakalandı. Mazlum olduğumuz halde itham edildik. Bu geçen ilk tasarı ama son olacağını kim söyleyebilir? Zaman zaman diğer Avrupa Parlamentolarına da benzer teklifler gelebilir. Peki ama bundan sonra ne yapmalı, neler hazırlamalıyız? İşte bu mevzuyu dış politikadaki engin tecrübesi ile tanınan güçlü isim Kamran İnan Beyefendi ile konuştuk. İlk sorumuz "Bu girişiminize sebep olan gelişmeleri özetler misiniz?" şeklinde oldu. İnan- Ermeni iddia ve ithamlarıyla bunun gördüğü desteği yanlış algıladık. ABD'deki ve Fransa'daki girişimleri seçimle izaha kalktık. Bana göre olay bunların çok ötesinde. Sistematik, bilinçli ve karşılıklı temas halinde Türkiye'yi çembere almak istiyorlar. Türkiye buna karşı çok iyi hazırlanıp mücadeleye girmeli. En zayıf tarafımız kamuoyu oluşturma, halkla ilişkiler ve milli menfaatleri dışarıda savunma konusunda yetersiz kalmamızdır. Kışlalı- Kim Türkiye'ye karşı bu komployu düzenliyor? İnan- Bu bir koalisyon ittifakı. Avrupa'da yabancılara ilaveten bu memlekette doğup büyümüş Türk evlatlarının da, çeşitli sebeplerle kendi memleketleri aleyhine faaliyetleri de var. Tüm Avrupa memleketleri Türkiye'yi Avrupa dışında tutmaya NATO, içi etkinliğini azaltmaya çalışıyor. Eski Varşova Paktı ülkeleri bu gün Türkiye'nin önüne geçirildi. Fransız ve Alman Başbakanları açıkça Türkiye'ye Avrupa'da yer olmadığını söylüyorlar. Kışlalı- Bunu neden yapıyorlar? İnan- Çeşitli faktör var. Genç Türkiye'yi ileri için büyük potansiyel rakip görüyorlar. Bundan en çok çekinen de Almanya. Türk dünyasının Asya'da önümüze açılmasıyla enerji koridoru durumuna gelmesi Avrupa'yı rahatsız ediyor. Çok güçlü ordumuz da bu unsurlara eklenince çekinmeleri daha da artıyor. Kışlalı- Yasa tasarınızın temel gerekçesi nedir? İnan- Başta Fransa bazı ülkeler Ermeni iddialarını destekleyen siyasi kararlar almaktalar. Aslında kendi tarihi sorumluluklarını gizlemeye çalışıyorlar. Fransa, Çarlık Rusya ve İngiltere 1.Dünya Savaşı sırası ve sonrasında Ermenileri Türklere karşı kullandılar. Yakın tarihleri insanlığa karşı işlenmiş suç olaylarıyla dolu. Ermenistan'ın Yukarı Karabağ ve Azerbaycan'daki işgal, tehcire zorlama ve cinayetleri ortada. Tarih tarihçilere, arşivlere bırakılmalı. Bu kanun teklifi, tarihi hakikatlere ışık tutmak, haksızlığa tepki göstermek amacıyla ve iyi niyetle hazırlandı. "Ermeni soykırım" iddialarını reddedip; bunda ısrarlı olunmasını düşmanca davranış addediyor. Ermenileri savaş sırasında kullananları, ASALA terörünü destekleyenleri, Ermenistan'ın Yukarı Karabağ'daki tutumunu, kınıyor. Kışlalı- Tasarıyı bir türlü yasalaştıramadınız ? İnan- Başkanlık, sebebini anlayamadım ; 'İçişleri Komisyonu' yetkili kılmış. Orada duruyor; nedense Alt Komisyon'a yollamışlar. Kışlalı- Bunun anlamı ne? Konunun önemini mi kavramadılar? Yoksa başka neden mi var ardında ? İnan- Anlamakta sıkıntı çekiyorum. Bizden ittifakla çıktı. Ermenistan hasmane tutumunu arttırarak sürdürüyor. Gecikmenin arkasında bir düşünce olduğunu sanmam. İnanmak, düşünmek de istemem. Acaba Cezayir'deki Fransa tutumu esas mı alınmalı, onları kınamak mı isteniyor? Çözemedim. Kışlalı- Görünür gelecekte çıkmayacak mı? İnan- Her kaybedilen gün etkinliğini ve anlamını azaltır. Avrupa "Türkler söyler ama yapmaz" kanısı vardır. Bunu doğru mu çıkaracağız? Kamu oyumuz bekleyiş içinde. Kışlalı- Ermeni iddiaları karşısında şimdi; "Olaylar soykırım değildir. Bu tarife girmez" hukuki görüşü ortaya atıldı. Ne dersiniz? İnan- Doğrudur. İddialar incelendiğinde olayın soykırım anlamı kazanamayacağı görülür. Ermeniler bu konuda yıllardır çalışıyor. 26 bin kitap yazmışlar. Biz ne yapmışız? Ama mesele tarihi gerçeği bulma meselesi olmaktan çıkmış. Bir bakıma Haçlı ruhu ve intikamı ortaya çıkıyor. Kışlalı-Peki ne yapmalıyız? İnan- Ekonominiz güçlü olmalı. Büyük şanssızlık Türkiye bu gün Cumhuriyet'in en zor dönemini ekonomi bakımından yaşıyor. Dış müdahaleleri de teşvik ediyor bu durum. Türkiye ne zaman içerde bölünme işaretleri verirse dış güçler baskılarını arttırırlar. Türkiye'nin bu gün tek güç kaynağı Silahlı Kuvvetler'dir. Her bakımdan. Disiplinli. Çok iyi modernize edilmiş teçhizatıyla TSK'dır. Onu diplomasinin arkasında tutmaya maalesef Türkiye alışmış değil. Oysa arkasında kuvvet bulunmayan diplomasi retorikten (lafıgüzaf) ibarettir. Bizim diplomasi bu sözü sever ve kuvvet tabirinden de kaçar. Kışlalı- Ama Suriye konusunda böyle olmadı? İnan- Suriye'ye, 10-15 sene ve 30 bin insan kaybettikten sonra, nihayet bir manevra sırasında zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Atilla Ateş'in çok yerinde bir uyarısı Suriye'nin tek taraflı olarak Türkiye'ye karşı, ilan edilmemiş ve sıfır maliyetli, savaş yürütmesine son buldurmuştur. Suriye bu mesajı anladı. Bu konularda Türkiye'nin en büyük zaafı kararlılık konusundadır. Tepkilerde de öyle.Tepkilerimiz saman alevi gibi oluyor. Kışlalı- Nasıl bir davranış önerirsiniz? İnan- Mesela Fransa elçiliğinde bir Fransızca konuşanlar kokteyli vardı. Gitmedim. Resmi kimse de yokmuş. Ama yetmez. Hiçbir Türk'ün gitmemesi gerekirdi. Milli duygular kısa süreli tepkiler veriyor. Bunda kusur bizimdir. İç politikada milli bütünlüğünüz, ekonominiz bakımından çok güçlü olmazsanız dışarıda diplomatik netice almanız mümkün değil. Bizim bu faktörler içinde tek güçlü olan ordumuz. Ondan da gerektiği gibi yararlanamıyoruz. Milli birlik ve bütünlüğümüz bakımından da çok sıkıntı çektik. Dış güçler şimdi içte taraftarlarını kullanıyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.