'Ekonomi alabora'

A -
A +

Kışlalı- Türkiye'nin içinde bulunduğu genel durumu nasıl görüyorsunuz? Sezgin-Geçen yaz 45 ilimizi gezdim. Gördüğüm manzara beni ürküttü. Vatandaşlar çok dertli ve çaresiz. Teröre karşı güvenlik güçleri büyük çapta başarılı ancak, büyük çaptaki işsizlik sanki terörün yerini almış. Kışlalı- Acaba bu uygulanan istikrar programının sonucu ortaya çıkan bir durum mu? Sezgin- Sadece o değil. O program gerekliydi ama olumlu sonuçlanmalıydı. Bu olmazsa toplumsal patlama kaçınılmaz olur. Her geçen gün gelir dağılımındaki dengesizlik müthiş bir hal alıyor. Enflasyonun sadece düşmekte oluşu meseleyi halletmiyor. Halkın gördüğü rakamlar resmi enflasyon değil. Enflasyonun ardında da yeterli siyasi iradeyi görmüyorum. Konuşanlar hep bürokratlar. Stabilizasyon programının insancıl ve sosyal yönü olmaması da gerginliğe sebep oluyor. Bu sıkıntı üç yıl süremez. Kışlalı-Demirel ile kırk yıldır birliktesiniz. Ailesiyle ilgili olarak oluşturulan görüntüyü nasıl değerlendiriyorsunuz? Sezgin-Demirel'e 1964'ten bir takım hücumlar oldu. Kendisi bunlarla 37 sene mücadele etti. 7 senelik cumhurbaşkanlığına kimse bir söz söyleyemiyor. Kardeşi, yeğenleri ve eşiyle ilgili olaylar da oldu. Hepsinden sıyrıldı. 12 Mart ve 12 Eylül müdahalelerinden sonra da herkes Demirel'in önlenemez yükselişini gördü. Görev süresinin cumhurbaşkanlığında uzatılmasını öneren siyasi liderler nedense geçmişe dönük, ileriye yönelik birtakım hesaplar yapınca cumhurbaşkanlığında bir dönem daha kalması önlenmiş oldu. Medya tamamen 4. güç oldu Kışlalı-Yeniden siyaset sahnesine dönecekti ama şimdi yalnız mı kaldı? Sezgin-Evet yalnız kaldı diyorlar. Benim siyasete başladığım yıllarla sizin gazeteciliğe başladığınız yıllar aynı dönemlere rastlar. O zamanki medya ile bugünkü çok farklı. O zamanlar medya bu kadar endüstrialize edilmemişti. Bu kadar hükümet, siyaset ve parti ilişkileri içine girmemişti. Bu gün üç erke (yasama, yürütme ve yargı) medya erki de eklendi. Kışlalı- Demirel'in durumunu bu şartlara mı bağlıyorsunuz? Sezgin-Tam değil. Demirel cumhurbaşkanlığından ayrılınca bahçe işleriyle uğraşıp hatıra yazmayacağını söylemişti. O tipte bir insan, halkın arayış içerisinde olduğu dönemde, evinde oturamaz ve bu ondan da beklenemez. Ekim'de siyasete giriyor haberleri çıkınca, cumhurbaşkanlığı zamanında onaylanan kararla bankasına el konulan yeğeniyle ilgili operasyonlar başladı. Eğer politika yapmayacağım deseydi bu olaylar kolay kolay çıkmazdı. Politikaya başladığında çıkardı. Halkta da bu olayların Demirel'in siyasete dönmesini engellemek için çıktığı izlenimi var. Kışlalı- Yalnız bu değil. Bir de o akıllara yerleşen "aile fotoğrafı" var. İçindekilerin çoğu hâlâ gündemde bulunuyor. Sezgin-Evet ondan sonra geliyor aile fotoğrafı. Bir bayram gününde beraber olduğu kimseler geliyor. Bu devirde siyaset adamlarıyla iş adamları çok iç içe girdi. Elini öpmeye gelmişler. Demirel de "aile fotoğrafı" demiş. İnsan boş bulunduğunda böyle şeyler söylüyor. Hatırlarsınız o "Devlet 70 sente muhtaç" lafı da böyle bir anda söylenmişti. Türkiye'de "Aile fotoğrafları"ndan çok var Kışlalı-Evet o sözler Demirel'i çok güç duruma sokmuştu. Nasıl söyledi o sözleri? Etkisini kabul ediyorsunuz herhalde? Sezgin-Türkiye o zaman Hacca giden vatandaşlara 70 milyon dolar ayırmıştı. Bir milletvekilinin grupta eleştirisi üzerine Demirel "Hacca gidenlere 70 milyon dolar verdik. Hazine ise 70 sente muhtaçtır" demişti. Fotoğraf konusu da böyle bir şey. Evet. Etkisini kabul ediyorum o fotoğrafla ilgili sözlerinin. Ama böyle aile fotoğrafları Türkiye'de daha çok var. Kışlalı-Bugünkü durum nasıl ve bu durumdan nasıl çıkılır? Demirel'in artık siyasette rolü olur mu? Sezgin-Ülkede parti içi demokrasi olmazsa, devlet, hükümet, sermaye ve mafya birlikteliği ön plana çıkarsa, değer yargıları yıkılırsa, materyalist düşünce ön plana çıkar. Lümpen bir sınıf gelişir. Çıkarcılık egemen oldu. Bu günlere geldik.Çıkış için Demirel'in siyasette artık rolü olmaz diyemem. Hakkındaki bunca iddialar yerleşmedi. Temize çıktı. Halk yeni beklenti içinde. Size sorayım; sizin kültürdeki kimse mevcut partilerden hangisine oy verir? Sizin geçen günkü bir yazınızla ilgili söyleyeceğim var. Kışlalı-Nedir? Sezgin-'IMF ile anlaşma yapıp istikrar programı uygulanınca bunalım olur' diye yazdın. Biz 24 Ocak 1980'de IMF ile anlaşma yapınca bir arkadaşım bana 'IMF ile anlaşıp da düşmeyen hükümet yoktur' demişti. Baktım gerçekten doğru. Ekonomik sıkıntı oluşturulmasaydı Demokrat Parti zamanında da ihtilal zemini oluşmazdı. 12 Mart'tan önce 10 Ağustos kararları almış, finansman kanunu çıkarmıştık. Sermaye belirli adreslere mesaj verdi memleketi batırıyorlar diye. Sen yazında haklısın. Erken seçim olabilir Kışlalı-Bir konuşmanızda bu yıl hükümetin erken seçime gideceğini söylediniz. Hâlâ aynı fikirde misiniz? Sezgin-Gidişin sonu seçim görülüyor. Ama onun da tehlikeleri var. Eski maliye bakanı olarak 50 yıllık siyasetçi olarak seçim ekonomisinin ülkeye hiçbir şey kazandırmayacağını biliyorum. Böyle bir şey yapmak çok tehlikeli olur. Siyasi partiler kazanabilecekleri ortam gördüklerinde seçim isterler. Seçimi her şeyin önüne alırlar. Ama ekonomi stabilizasyon programıyla alabora edilmiş durumda. Bu düzlüğe çıkarılmadan seçime gidilemez. Kışlalı-Bu hükümet devam eder mi? Sezgin-Devam eder. Çünkü TBMM'deki muhalefetin hükümet edebilecek güvene sahip olmadıkları anlaşılıyor. Çoğunlukları da yok. Askerler siviller kadar demokrat Kışlalı-Milli Savunma Bakanlığı da yaptınız. Askerlerle ilgili genel değerlendirmeniz nedir? Sezgin-Şuna inanıyorum; uzun süre onlarla birlikte çalıştım, askerler en az siviller kadar, Türkiye'deki politikacılar kadar demokrat. Yüksek Askeri Şûra'da bunu gördüm. Tabii yasaların kendilerine cumhuriyeti koruma kollama görevi verdiği bir kurum. Devlette geleneği olan bir ocak. İrtica, rüşvet ve hırsızlığa karşı çok hassaslar. Siviller gitsin ben idare edeyim diye düşünceleri yoktur. Kışlalı-İçişleri Bakanlığı da yaptınız. Son Diyarbakır olayını nasıl yorumluyorsunuz? Sezgin-Dış gücün işi değil. Hizbullah olayı olabilir. 1992'de bir araştırma yaptırmıştım. Hizbullah önce devlete karşı çıkmadı, bölgeye sahip olmak için PKK ile mücadele yaptı. Sonra da PKK ile anlaştı. Devlete karşı çıkar oldular. Başarılı da oldular. Ama son olaydan anlaşıldığına göre kendilerine polis içinden haber verenler var. Polisin terör karşısında başarılı olabilmesi için, senin de bileceğin gibi, mutlaka iyi istihbarat alması lazım. Kışlalı-Bu kadar yıldır bölgede, kendi ülkende mücadele ederken gerekli istihbarat teşkilatının kurulamaması acı değil mi? Sezgin-Doğru. Büyük hatadır. Eksikliktir. Cesaretimizle yetinip tedbir almakta gecikiyoruz. Başka türlü izahı yok. Ama suçluların bulunacağını umuyorum. Kışlalı-Halk oyu yoklamalarında neden en az puanı siyasetçiler alıyor? Sezgin-Neden siyasetçiler? Sebebi var. Partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurları. Ama siyasi partiler anayasada yazılı bu özelliği yitirmişler. Çünkü siyasi partilerin yapısında, temelinde demokrasi yok. Kalmamış. Devlete de demokrasi bütün kurum ve kurallarıyla hiç egemen olmamış. Bu nitelikleriyle demokrasi vatandaşın günlük hayat biçimi haline dönüşmemiş. Bugün TBMM'deki 550 milletvekilinden en az 500'ü liderlerince seçilmiş. Böyle demokrasi olur mu? Seçimle gelen krallar var. Eskiden parti içi demokrasi daha fazlaydı.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.