samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Dava mı demiştiniz?

Sesli Dinle
A -
A +
Parti propagandaları bayramdan sonra hararet kazanacak.
Bu seçim Türk siyaset tarihine en ilginç seçim olarak geçecek. Anket şirketlerinin, siyasi partilerin, yazarların çok da üzerinde durmadığı asıl mesele nedir biliyor musunuz?
 
Partiler ve partililer arasında geçişkenliğin tarihte hiç olmadığı kadar fazla olması!
 
Parti programlarının içeriğinde gerçek anlamda bir “dava”, “ideoloji” olmayınca siyasetle iştigal edenler o taraftan beri tarafa gidiş gelişlerde hiçbir beis görmüyor! Milletvekili adayı için tek mesele vekil olup kapağı Meclis'e atmak! Kimi seçmenin amacı da desteklediği partinin iktidara geldiğinde oradan güç ve menfaat devşirmek olunca parti ismi çok da fark etmiyor!
 
Bugün neredeyse uğramadık parti bırakmayan isimler var. Aslında günümüz seçmeninin azımsanamayacak bir kesimi de böyle! Bir yıl içinde üç beş parti ismi zikreden insanların sık sık parti ve lider değiştirdiğini görmek mümkün artık. 
 
Bu durum demokrasi adına sağlıklı görünse de siyasi partilerin istikrarı için güvenilir bir durum değil! Dün “dava” diye ağzını doldurarak konuşan birçok siyasetçi “vekil, bakan ve marka” oldukları partilerinden ayrılıp kendilerine bir zamanlar güç bahşeden liderlerine karşı muhalif bir çizgiye geldiler.
 
Siyasetin geldiği bu noktayı zamanın ruhuyla izah edenler olabilir. Aslında siyasi partilerin zamanın ruhuna uygun bir “ideoloji” üretememeleri veya geçmişten getirdikleri ideolojilerini eylem ve söylemleriyle seçmenlerine yeterince yansıtıp anlatamamaları seçmen tavırlarını olumsuz yönde etkiliyor.
 
Beş on yıl önce “milliyetçi-muhafazakâr” denilince büyük bir kitleye ulaşmak mümkün iken bugün toplumda her iki kavrama çok farklı pencereler açılıyor. Kendine milliyetçi diyen bir seçmen, üç beş partiye yönelebiliyor. Veya muhafazakârlık tek başına seçmene çok şey söylemiyor olabilir!
 
Bilinçli seçmen ise oradan buradan araklanmış düşünce ve söylemlerden ziyade nevi şahsına münhasır bir tavrı ve tarzı olan lideri, ayakları yere basan, maddi ve manevi anlamda güven veren, icrası mümkün, gerçekçi söylemleri tercih ediyor.
Peki ya dava?
 
Prof. Dr. Erol Güngör toplumun anladığı şekliyle “dava” kavramını genel hatlarıyla şöyle tanımlar:
 
“Milletler ve millî irade hakkında bir kültürel doktrin ile millî emellerin ve millî iradenin gerçekleşmesine dair reçeteleri de içeren bir ideoloji.”
 
Siz sevgili okurlarıma soruyorum: Belirlenen milletvekili adayları içinde "İ'lây-ı kelimetullah" diyen, “Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkûresi” diyen, “Kızılelma” diyen kaç dava insanı sayabiliyorsunuz? 3, 5, 10 kişi… Biliyorum siz de sayamadınız benim gibi. “Dava Adamı” sözcüğü ne yazık ki tarih olmuştur. Eskilerin “Kaht-ı rical” dedikleri devir işte bu devir olsa gerek!
Ünlü mütefekkir Seyyid Ahmet Arvasi Hoca;
 
 “Lider ve kadrosu imal edilemez, onu millî şartlar ve ortamlar hazırlar ve doğurur. Lider, davasını mutlaka başarıya yaklaştıran ve ulaştıran, çetin şartlarda gerilemeyen yahut çok tehlikeli durumlarda mümkün olanı en az zararla kurtaran, zararları süratle telafi edebilen, gerçekçi, hesabında yanılmayan, istişare ve istihbarata çok önem veren, ketum bir kimsedir. Kendi yokluğu hâlinde, davanın başarı ile yürütülmesi için gerekli tedbirleri önceden alır ve davayı namuslu ellere teslim etmeyi planlar” diyor gerçek lider ve dava adamları için.
 
Hâsılı, hâlâ “dava” diyebilen o bilinçli seçmen ve o iradeli “lider” bu seçimlerin neticesini değiştirebilir zira her gün fikir değiştiren zikzak çizen bir seçmen kitlesinin aksine onların vakur duruşu, kararlı tercihi, yarınlarımıza yön ve istikamet verecektir.
 
Öyle değil mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.