samdan
camii
hayirli-ramazanlar

Gastronomi de deprem yedi!

Sesli Dinle
A -
A +

Maraş depremleri iğneden ipliğe her şeyi yıktı…

 

Çok can verdik, bölge insanı çok ağır bir keder ve acı yaşıyor. Yüzyılın afeti denilen bu büyük yıkım, gün geçtikçe gösteriyor ki aslında bölgenin hem hafızasını, hem kültürünü, hem sosyolojisini hem de tarihini enkaza çevirmiş!

 

Bölgedeki el sanatları, büyük-küçük işletmeler, restoranlar… Her şey etkilendi. Yüzyılın afeti, akla gelebilecek her türlü faaliyeti ya bitirdi ya da kısıtladı. Bu depremde en çok darbe yiyen faaliyetlerden birisi de hiç şüphesiz gastronomi oldu...

 

Malatya, Hatay ve Gaziantep… Bu üç şehir, gerek dünya çapında yapılan yarışmalarda gerekse de ünlü gurmeler tarafından gastronomi başkentleri olarak lanse edilmiş şehirler.

 

İnsanlar bir şehir yıkılırken sadece binaların enkaza dönüştüğünü sanıyor. İnsan kaybı, maddi ve manevi zenginliğin yitişi, hatıraların, akrabalık bağlarının zayıflaması, mecburi göçe bağlı gelişen kalıcı göç…

 

Hatay, neredeyse tamamen yıkıldı.

 

Dolayısıyla yemekleriyle ünlü restoranlar, tarihî çarşılar, esnaf lokantaları da yok olup gitti. Binbir çeşit mutfak ürünüyle adından söz ettiren bu tarihî şehir, şimdi neredeyse yok! Farklı şehirlere göçen, geçimini sağlamak için oralarda iş bulan insanlar belki de bir daha geriye dönmeyecek. Hem Arap, hem Akdeniz hem de Türk mutfağının tarihî lezzetlerini birbiriyle kaynaştıran ve dünyanın en önemli gastronomi şehri olan Hatay, yeniden inşa edilirken bu yönünün de mutlaka dikkate alınmasında fayda var.

 

Malatya çok ciddi demografik değişim yaşayan bir şehir. Kendi öz nüfusunu büyük şehirlere göç verip civar illerden göç alan günbegün eski şehir kültüründen uzaklaşan bir şehir imajı da veriyordu zaten. Malatya da Hatay gibi depremin çok etkilediği, şehir merkezinin tanınmayacak kadar yıkıldığı ve ağır hasar gördüğü bir şehir. Depremle birlikte bu göçün ivme kazandığı da açık. Dolayısıyla gerek fırın yemekleriyle, gerek vejetaryen gerekse de sebze yemekleriyle kimi ünlü gurmelerce Türkiye’nin "Gastronomi Başkenti" olarak biliniyor. Şimdi Malatya tabiri caizse bir enkaza dönüşmüş durumda. Tarihî mekânları, çarşıları özellikle Malatya tarım ürünlerinin sergilendiği Şire Pazarı artık yok! 

 

Bu şehir, mangal veya kebap kültüründen ziyade daha sağlıklı olduğu ileri sürülen fırında pişirilen et çeşitleriyle gastronomide birinciliği elinde tutuyor. Vejetaryenlere de hitap eden bir mutfağa sahip olan Malatya 40’tan fazla köfte çeşidiyle gastronomide haklı bir üne sahip. Asma yaprağı, kiraz, ayva, dut, fasulye gibi çeşit çeşit yaprak ve otlara sarılan köfteleriyle de rakibi olmayan bir kent. Malatya’daki yeniden imar ve inşa sürecinde bu yönlerinin de göz ardı edilmemesinde yarar var.

 

Gaziantep nispeten daha iyi durumda olsa da bu şehirden de yoğun bir göç yaşandı. Özellikle baklavasıyla, kebaplarıyla bir gastronomi şehri olan Gaziantep, depremde Hatay ve Malatya’ya göre daha az hasar gördü. Ancak bu şehirden de ciddi göç yaşandı. Şehir uzun zaman kapalı kaldı. İş yerleri etkilendi. Ve hâlâ şehir bütünüyle ayağa kalkmış değil, yaralarını sarmaya çalışıyor...

 

Hâsılı, deprem sadece yıkmadı, can yakmadı, kültür, tarih ve sosyolojimizi de yerle bir etti. Şimdi imar ve inşa sürecinde acele edilmeden, her türlü detay gözden geçilmelidir. Şehrin hafızası olan insanlar mutlaka dinlenilmeli ve kaş yapayım derken göz çıkarılmamalıdır.

 

Bir şehir, sadece bir yapı stokundan ibaret değildir…

 

Nitekim bir şehir, insanıyla, bedestenleriyle, mutfağıyla, parklarıyla, ünlü mekânlarıyla, tarihiyle, tarihe direnen tarihî kalıntılarıyla gerçek bir şehir olur. 

 

Öyle değil mi?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.