Kazakistan nihayet Latin alfabesine geçiyor.
Aslında Türkoloji’deki hocalarımız bizlere bu alfabenin artık bir Türk alfabesi olduğunu, “Latin alfabesi” değil “Türk alfabesi” dememiz gerektiğini söylerlerdi zira bir ses, bir harf esasına göre bu seslerin Türk sesi olduğunu anlatırlardı...
2017 yılında Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’in başlattığı alfabe değişikliği çalışmalarında sona gelindi ve taslak alfabe yayınlandı. 31 harften oluşan alfabede 9 ünlü var ve bir ses, bir harf ilkesine göre de Türkiye Türkçesindeki alfabe ile büyük oranda benzerlik taşıyor. Yeni Kazak alfabesinde Q, nazal n ve kapalı e harfleri dışında farklılık bulunmuyor.
Şimdi bu taslağın aşamalı bir şekilde kullanıma geçilmesi süreci var. Bu süreç hiç kolay değil zira neredeyse 80 yıldır ülkede Kiril alfabesi kullanılıyor. Seksen yılın bütün birikimleri birer birer dönüştürülecek. Bunun uzun yıllar alacağı ve zorluklar yaşanacağı açık.
Kazakistan’ın alfabe politikası Orta Asya Türk Cumhuriyetlerinde de etkili oldu. Özbekistan Cumhuriyeti geçtiğimiz yıl Latin alfabesine geçme kararı almıştı. 2023 yılında bütünüyle Latin alfabesine geçileceği yönünde görüş bildirildi. Türkmenistan yıllardır Latin alfabesini kullanıyor. Azerbaycan da uzun yıllar önce Latin alfabesine geçiş yapmıştı. Türk Devletleri Teşkilatı içinde sadece Kırgızistan Kiril alfabesini kullanmaya devam ediyor. Yenilikçi Cumhurbaşkanı Sadır Caparov’un bu konuda isteksiz olduğunu düşünmüyorum. En kısa zamanda Kırgızların da Türk alfabesine geçiş yapacaklarını düşünüyorum...
Kazak Türkçesini bir ses, bir haf ilkesiyle Türkiye Türkçesine yaklaştıracak bu önemli alfabe çalışmasını gerçekleştiren Kazakistan Türkoloji çevrelerini gerçekten tebrik ediyorum. Çok yakından biliyorum ki bu çalışmalarda Türkiye’deki meslektaşlarıyla yakın iş birliği içinde oldular.
Kimileri bu alfabe değişikliğinin önemini kavrayamayabilir. Hemen belirtelim ki Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine gidenler bilirler ki bu ülkelerde en sıkıntılı meselelerin başında alfabe meselesi gelirdi. Bankacılıkta, ticari faaliyetlerde, pasaport işlemlerinde, yazmada, okumada hatta klavye kullanımında alfabe tabiri caizse başa dert oluyordu.
Türk dünyası bu gelişmelerle çok önemli bir sorunu çözmüş ve aşmış olacak. Doğuda Kazakistan’dan başlayıp Macaristan’a kadar uzayan büyük Türk coğrafyası belki de bundan sonra daha önemli meseleler üzerinde çalışmalı, konuşmalı ve yazmalı.
Mesela, bütün Türk Devletleri Teşkilatı üyesi ülkelerde bir Türk Dünyası Bakanlığı kurulmalı artık. Dışişleri Bakanlığının yeterli olduğunu savunanlar olabilir ancak daha sıkı ve yakın iş birliğinin geliştirilmesi, kardeş ülkeler arasında daha ayrıntılı bir ilişki için Türk milletine özel bir bakanlığın kurulması elzemdir.
Belki de gelecek yıl yapılacak zirvede “Türk Dünyası Bakanlığı” kurulması tezi de gündeme gelebilecektir. Merhum Başbuğ Alparslan Türkeş’in en büyük hayaliydi bir Türk Dünyası Bakanlığı. Bari biz unutanlara, vefasızlık edenlere bu emaneti yeniden hatırlatmış olalım.
Vefasızlık demişken…
Bunca önemli çalışmanın mimarı olan Elbası Nursultan Nazarbayev geçtiğimiz hafta bir kalp ameliyatı geçirdi. Kendisine Allah’tan şifa diliyoruz. Medyamızda da yer almayan Aksakalımız birçok vefasızlık görmüştü ve en son “Elbası” unvanı da yüksek mahkeme tarafından iptal edildi. Hiç şık olmadı, hiç!
Hangi şair söylemişti hatırlayamadım…
“Bivefadır dar-ı dünya kimseyi şad eylemez!”
Hiçbir devlet adamı unutmasın ki vefasızlık eden vefasızlık bulur!
Oysa vefa en ziyade yakışandır insana… Öyle değil mi?