Siyasilerden ümidimi keseli çok uzun yıllar oluyor.
Ama artık akademiden de medyadan da kültür ve edebiyat mahfillerinden de ümidimi kesmek üzereyim. Kaht-ı rical devrinin en zıvanadan çıkmış demlerindeyiz.
Düşünsenize…
İki-üç yıldan beri gelecek seçimleri konuşuyoruz! Öyle ki seçimler yapılsın, ertesi gün, yine gelecek seçimleri konuşmaya başlayacağız! Bu ülkeye, bu millete yapılabilecek en büyük kötülük, bu değil midir?
Biz niye sürekli siyaset konuşuyoruz? Toplum sosyolojimiz alarm verirken, yoksulluk, hayat pahalılığı insanımızın belini bükerken, konuşacağımız yığınla meselemiz varken, neden bütün senelerimizi sadece siyaset konuşarak geçirmekteyiz?
Siyasetle uyanıp siyasetle uyuduğumuz şu son günlerde herkesin gözünden kaçan ve çok rahatsız edici olan bir mesele; ‘Türkiye halkı’, ‘Türkiye Edebiyatı’, ‘Türkçe edebiyatı’ söylemleri… Birtakım bahtsızlar, karaktersizler, bir türlü bu topraklara aidiyet duyamadıkları için, kendilerini Türk milletinden görmedikleri için bilinçli bir şekilde birtakım söylemleri uydurup uydurup ortalığa saçıyorlar.
Ne yazık ki kültür ve medeniyet meselelerine bigâne, para-pul, koltuk-çul dışında hiçbir değeri kalmayan kesimlerin bu saçmalıklara göz yumduklarını, umursamadıklarını ve hatta yeri geldiğinde bu kesimleri bir de ödüle boğduklarını gördükçe şaşkınlığım iyice artıyor.
“Türkiye halkı/halkları” söylemi, sosyalist HDPKK söylemidir! Çünkü onlar hiçbir zaman bu topraklara ait olmadılar, kendilerini bu milletten saymadılar. “Türkiye Halkları” söylemi bilinçli, yıkıcı ve bölücü bir dildir! Yavaş yavaş ulusal kanalların kimi haber spikerlerinin de bu ihanet söylemini kullandığını görüyorum. Tepkisizlik işte böyle bir şey!
“Türkiye halkları” da nedir böyle? Bu kavramlarla önce insanımızın zihnini bulandıran sonra da “Türk Milleti”, “Türk Edebiyatı”, “Türk Dili” gibi başında “Türk” geçen her kavrama alenen savaş açan mandacı tiplerin niyeti bellidir. Bu mankurtların özellikle aşağıdaki maddelerle bir problemleri olduğu açıktır.
ANAYASA MADDE 66- “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
ANAYASA MADDE 3- Türkiye Devleti, ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Dili Türkçedir.İşaretlerini oradan buradan alan, bu milletin hiçbir derdine deva olmayacak adamlar, sık sık sözcük aralarına bu maddeleri kaldırmak istediklerini alenen sıkıştırıp bir yerlere göz kırpıyorlar!
Şimdi de bir “Türkiye Edebiyatı”, “Türkçe Edebiyatı” saçmalığı var ortalıkta gezinen. Oysa Türk milletine ait edebiyatın adı, bilim çevrelerinde “Türk Edebiyatı” olarak adlandırılmıştır. Peki, bu saçmalıklar nereden çıkıyor?
Bir milleti çözebilmek için, o milletin edebiyatını, tarihini, dilini ve kültürünü yok sayacak, unutturacaksın! Uzun zamanlar boyunca, edebiyat mahfilleri, sinema ve müzik çevreleri, düşünce platformları birtakım çevreler tarafından finanse edildi. Ancak her yardımın bir de karşılığı, bedeli vardı elbette!
Sayısız yazar, şair, sinemacı, sanatçı vb. çıkardılar, birbirlerini parlattıkça parlattılar ve dahi palazlandılar. Sanat sadece onlara mahsus bir alandı. Ne yazık ki öyle de kaldı! Kültür Bakanlığı, upuzun yıllar onlara yakın insanlar tarafından yönetildi, bu kesimler hiçbir zaman ekonomik yoksunluk çekmediler! Sırtları da elleri de sıvazlandı daima.
Şimdi öyle büyüdüler ki her yerdeler! “Türkiye halkları” da derler, “Türkiye edebiyatı” da derler! Çünkü tepki verilmeyen bir şey, meşrulaşmaya meyillidir!
Öyle değil mi?