Avrupa Günü diye bir şey hatırlıyor musunuz? Hafızanızı yoklayın, bir kırıntı bulabiliyor musunuz? Cumhurbaşkanı 2008'i "Avrupa yılı" ilân etti, Başbakan "Avrupa önceliğimiz" dedi. Babacan üç gün önce tüm Avrupa büyükelçilerine yemek verdi, konuştu. Hatırımızda bir şey yok... Oysa 1 Mayıs provokasyonlarının görüntüleri hâlen taptaze. Zihnimiz kapatma davası polemikleriyle "kapatılmış". Ufkumuz "yarın ne olacak?" korkularıyla karartılmış. Dünyaya darbe terminolojisi ihraç ediyoruz; klasik darbe, post modern darbe, yargı darbesi.... Türlü çeşit darbecilerimiz marifetleriyle övünüyorlardır her hal, Türk halkı kan ağlasa da... İstedikleri tam bu idi: Ülkeyi gerilim ve karamsarlık içinde tutmak. Demokrasiden ve hukuk devletinden uzak durmak. Avrupa Birliğini rafa kaldırmak. J. M. Barroso'nun "Avrupa Birliğine tam üyelik için, Türkiye'de tam demokrasi ve demokratik laiklik olmalı. Laiklik zorla dayatılamaz" sözü militan lâikçilerimize pek dokundu. "Ülkenin başlıca partisine, devletin en üst makamına kapatma davası açılması normal şey değil. Devletin temel ilkelerini tartışmaya açan bir durum" demesi de ulusalcılarımıza çok koydu. "İç işlerimize karışıyor, onurumuzla oynuyor" diyorlar... Ama Türkiye aleyhtarlığıyla ünlü neocon Michael Rubin'in kapatma davasından tam bir yıl önce 'AK Parti'yi kapatmak için yargı süreci işletilecek' diye yazdığı ortaya çıkıyor. (Star, 2008-05-09). Dahası, adam Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini, Cumhuriyet mitinglerini ve AK Parti'ye kapatma davası açılacağını 15 ay öncesinden biliyor(!) Ulusalcı ve lâikçilerimizin gıkı çıkmıyor! İncinmek bir yana, dört köşeler... Sistemli bir bilgi çarpıtması var. Puslu ortamı bekleyenler pusuda! Olmak ya da olmamak noktasındayız. Pusulayı önüne koyup, sabırla ilerlemekten başka yol düşünemiyoruz. Yokuş gelirse tepesinden, dere gelirse tabanından. Korkmadan, bükülmeden... Küresel konjonktür AB pusulasından başkasını geçersiz kılıyor. Öyleyse Avrupa'nın neresindeyiz? Diye sorup, yeniden, sahiden yönelmek gerekiyor. Totaliter/teokratik özlemlerin de, çeteciliğin de, çeyrek demokrasinin de, hukuksuzluğun da, her tür ırkçılığın, insanlık dışılığın da iksiri orada. Ama azmedilirse, her hışırtıda kovuk aramadan gidilirse... 9 Mayıs Avrupa Birliği günüydü. Ülke çapında yarışmalarla, sempozyumlarla, televizyon programlarıyla, gösterilerle gündemde olmalı idi. İğreti tuttuk, geçiştirdik... Savaşlarla harap olmuş Avrupa'yı imar etmek, kanlı bıçaklı ülkeleri barıştırmak için 58 yıl önce Robert Schuman'ın diktiği fidan 27 ülkeyi 500 milyon nüfusu kucaklayan koca bir çınar oldu. Medeniyet projesine dönüştü. Pusulası olanlara, sabırla giderlere...