AB geleceğinde soru işaretleri

A -
A +

Halkımızın büyük çoğunluğu yıl sonunda AB giriş müzakerelerinin başlamasını, on yıla kadar da tam üye olmayı canı gönülden istiyor. Üye olduğumuz zaman yine bugünkü topraklarımızda ve iklimimizde, aynı komşularımızla yaşamaya devam edeceğimize göre, biz gerçekten neyi istiyoruz? Tek kelimeyle medeniyeti! Yani refahı, düzeni, insan haklarını, gerçek demokrasiyi... Komünizmin ve zorba yönetimlerin zulmünü yaşamış ülkeler, fırsatı bulur bulmaz AB'ye kapağı attılar. Üç gün önce on yeni üyenin kabulü ile, AB 25 ülkeli, 500 milyon nüfuslu dev bir güce dönüşmüştür. Birliğe girmek için bizim gibi sırada bekleyen başka ülkeler de var; Romanya, Bulgaristan, hatta Rusya ve İsrail! Gelecek toz pembe değil Bundan sonra AB'nin geleceğini inşâ etmek kalıyor. AB anayasası tartışma safhasındadır. Avrupa Komisyonu, Strazburg'taki Parlamento, Bakanlar konseyi ve diğer alt birimleri ile Avrupa kurumlarının birlik içinde oynayacakları roller ve aralarındaki ilişkiler bir dengeye kavuşturulmaya çalışılacaktır. Tek ve sağlam gövdeli bir Avrupa için üç amacı gerçekleştirmek zorundalar: İlki AB sınırlarını güvenliğe, azınlık haklarını garantiye alarak, bir sulh ve güven kıtası olmak. İkincisi insanların mensubu olmakla iftihar edecekleri bir Avrupa kültürü oluşturmak. Ve son olarak dengeli ve sürdürülebilir bir kalkınmanın çerçevesini oluşturmak. Zira 500 milyon nüfuslu bir pazar kuralsız işleyemez. Canlılık için rekabete, güçlenmek için işbirliğine, birlik için dayanışmaya ihtiyaçları var. Rekabet ediyorlar. Ama işbirliği ve dayanışmanın tam olduğu söylenemez. Çok iyimser düşünerek diyelim ki bunlar yapıldı. Sıra AB'nin yolu üzerinde bekleyen büyük meydan okumalara gelecektir. Nedir bunlar? İç meseleler Genişleyen AB içinde yeni bir işbölümü yapmak gerekecektir. Bir kere sanayi üretimi batıdan, komünizmin fakirleştirdiği sosyal sigorta sistemleri zayıf, düşük ücretli doğuya kayacaktır. Zaten işsizlikle başı dertte olan Batı bu şoku nasıl atlatabilir? Tarım üretiminde Polonya ve Almanya lehine köklü bir değişim kaçınılmaz görülüyor. Yarım asırdır ortak tarım politikasının hibe ve himayesi altındaki Fransız çiftçileri buna ne kadar tahammül edebilir? Belki en önemli mesele sanayi toplumundan, sanayi ötesi topluma geçiş zorluklarının nasıl göğüsleneceğidir. Bilgi toplumunda insan sayısı değil, kalitesi esastır. Hâlen işsiz, isteksiz genç kalabalıklar ve yetersiz eğitim kurumlarıyla Avrupa bunu nasıl karşılayacaktır? Şimdiden harekete geçilse, bilgi toplumunun ihtiyacını karşılayacak gençlerin yetiştirilmesi 12 ilâ 20 yıl alır! Serbest dolaşım AB'nin en câzip fırsatlarından idi. Ama yeni giren 10 ülkeye kısıtlamalar getirilmesi şimdiden homurtular doğurdu. Doğu ile batı, kuzey ile güney arasındaki zenginlik farkı göçü her zaman gündemde ve âcil tutacaktır. Batıdaki şirketler ucuz işçilik için Litvanya, Polonya ve Çek Cumhuriyetine taşınır ve doğu Avrupa'nın şantiyesi olursa (işlerinin bir kısmını Çin ve Hindistan'da yaptıranların sayısı artıyor) göç tersine mi döner? Gelecek yazımızda dış meseleleri ele alacağız.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.