AB geleceğinde soru işaretleri -II-

A -
A +

Milletimiz refahı, düzeni, insan haklarını, gerçek demokrasiyi yani medeniyeti istiyor. Medeniyet, adını bildiğimiz ama asla kavuşamayacağımız sevgili. Anka kuşu gibi bir şey. Şâir Nâbî ifadesiyle; İsmi var, cismi velî nâ-peydâ / Kîmyâ ile cihânda anka. Aslını ele geçiremesek de, benzerini arar, severiz... Birbirinden çok farklı milletlerin daha iyi bir gelecek arzusuyla, "kendilerine özgü" şartlarını ve engellerini bir bir aşıp, hür iradeleriyle inşa ettikleri Avrupa Birliği'ni "çağdaş medeniyet" olarak gördüğümüz için, orada olmaya çalışıyoruz. Uyum yasalarından sonra, Anayasada değişiklik paketi de kahir ekseriyetle TBMM'den geçti. Şimdi uygulamadaki aksamaları gidermek ve tam üyelik için müzakereleri başlatmak vaktidir. Onun da başarılacağına inanıyoruz. Ama AB zayıflıklardan arındırılmış, her şeyin mükemmel ve garanti olduğu hayaller ülkesi değildir. Önceki yazımızda AB'nin yolu üzerinde duran iç meselelere temas etmiştik. Şimdi de geleceğinde bekleyen dış tehlikelere temas etmek istiyoruz. ? Dış meseleler Bugünkü Avrupa'ya ulaşmak için 50 yıl gerekti. Süper güçlü bir Avrupa 50 yıl daha isteyebilir. Peki o vakit dünya hangi şartlarda ve nerede olacaktır? Gâibi Allahü tealâ bilir. Bize düşen mevcut trendlere, işaretlere bakarak ileride olabilecekleri tahmin etmektir. İncelemeler ve hesaplar 2050 yıllarında (bunun on yıl önce, yirmi yıl sonra olması pek önemli değil) dünyanın enerji ihtiyacının bugünküne kıyasla beş kat veya daha fazla artacağını gösteriyor. Bu durumda dünyanın bir petrol darboğazına düşeceği ve çok önemli iki sonucu olacağı öngörülebilir. Birincisi kara, deniz ve hava ulaşımı derin bir krize girecektir. İkincisi, muazzam petrol gelirlerini halkın sosyal ve iktisadî kalkınmasına değil, saraylara, at yarışlarına, sahil keyfine harcayan Arap şeyhleri petrol denizleri bittiği için, oyun dışında kalacak ve ülkeleri çetin bir kaosa sürükleneceklerdir. Afrika sahrasındaki son petrol ve diğer hidrojen karbür kaynaklarını ele geçirmek için ABD, AB ve Asya güçleri (özellikle Çin ve Hindistan) kıyasıya bir mücadeleye girişeceklerdir. O günün geleceğini gören ABD alternatif enerji kaynakları bulmak ve temiz enerji üretmek için yatırım yapmakta, teknolojiler geliştirmektedir. Bugün yatırdıklarını yarın AB ve dünyanın diğer bölgelerine teknoloji satarak fazlasıyla geri almayı, vazgeçilmez tedarikçi olmayı, dünyanın tek süper gücü olarak kalmayı hesaplamaktadır. Bugün varili 30 dolara satılan ham petrolün, elli yıl sonra 100 dolara yükselmesiyle çıkmaza giren sadece ulaşım sektörü olmayacaktır. Domino etkisiyle dünya ticareti, turizm, tekstil, otomobil ve uçak sanayileri göçme tehlikesiyle karşılaşacaktır. Dünya bunun küçük bir senaryosunu 1973 petrol kriziyle yaşadı. Acısını damağında hissediyor! Sâdece Fransa'nın elli yıl sonraki otomobil parkını çalışır tutmak için 60 nükleer santral daha yapması gerektiği hesaplanmıştır. Bütün AB düşünüldüğünde nasıl bir zorluğun beklediği anlaşılabilir. Konuya devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.