Geçen yılın ekonomik sonuçları açıklandı. 2004 yılında dünyanın en hızlı kalkınan ülkesi olmuşuz. Son kırk yılın en büyük hızına erişmişiz. Kişi başına milli gelirimiz ilk defa 4000 doları aşmış. İhracat artışı sevindirmeye devam ediyor, 2005 hedefleri hayal değil. AB ve ABD ile ilişkiler toz pembe olmasa da rayında. Başbakan'ın Asya, Afrika turları daha büyük bakmamıza yardım ediyor. Yabancı sermayenin ülkemize ilgisi artıyor. Rezervasyonlar turizmdeki patlamanın süreceğini müjdeliyor. Hal böyle iken son günlerde AK Parti'den kopmaları ve bilistifade zihinleri bulandırmaya ve panik uyandırmaya yönelik zorlamaları nasıl yorumlamalı? İstifa edenler Başbakanın etrafının sarıldığını ve ona ulaşamadıklarını, bakanlarla istedikleri kadar görüşemediklerini söylüyorlar. Bazı çevreler de ısrarla Başbakanın "deneyimsiz ve yetersiz" olduğunu, AK Parti'nin düşüşe geçtiğini işlemeye devam ediyorlar. AK Parti üç gün müddetle halvet olduğu Kızılcahamam'da bu söylentileri ve iddiaları görüşüp araştırmış, değerlendirmiş olmalı. Halk istifacılar gibi düşünmüyor Bendeniz pazar yerinde, esnaf arasında, sokakta, sofrada istifacılar gibi konuşulmadığını, kara tablolar çizilmediğini biliyorum. Yoktan yere patırtı çıkarmaya çalışanlara da bazı şeyler söylemek istiyorum. Meclis aritmetiği değişiyor diye hiç tasalanmıyoruz. Ayrılmaya kafasına koyan bir bahane uydurur. Yedeğinde bir miktar "kara boya" bulundurmak eski bir politikacı kurnazlığıdır. Muhataplarını karartınca kendilerinin ak kalacağını sanırlar. İstifacılar ucuz ithamlarda bulunacaklarına, varsa projelerinden, ülkeyi büyütmeye yönelik bir çabalarından, komisyonlardaki katkılarından bahsetselerdi. Acil eylem plânında yerine getirilmemiş konulara dokunsalardı. Yüceltici eylemlerle varlıklarını hissettirememiş kimselerin, iki lâf patlatıp, bir kara sürerek partiden ayrılışları, sonra da başka çatılarda toplanışları hiç de inandırıcı gelmiyor. Merak ediyoruz seçildiklerinden bu yana TBMM'de kaç önerge vermişler, kaç defa söz almışlardır? Kendisini misyona ve halkının yükseltilmesine adayanların kişisel talepleri olmaz. Onlar komisyonlarda ekip çalışmasını tercih ederler. Kişisel görüşme ve özel maruzat peşinde koşanları, gün ışığında pazarlama değeri olmayan tapon mal taşıyıcıları gibi düşünürüz. Kurumlarda, şirketlerde de öyledir; proje berraklığında meydana çıkamayanlar, işi hep tepeden kotarıp, aşağıya emrivaki yapmak isterler! İstifacılar bilmelidirler ki, seçmenlerin iradesini bir başka zemine transfer etmek kanuna uysa bile, vicdanlarda ma'kes bulmuyor! Merak ediyoruz acaba onlar seçmenlerinin isteğiyle mi parti değiştiriyorlar? On istifa AK Parti'yi yıpratmaz efendim. Hele erken seçim hiç olmaz... Bendeniz AK Parti'den elli kadar daha ayrılan olsa da 300 veya daha az sandalyeli zımba gibi bir parti kalsa diye düşünüyorum. 2002 seçimlerini hazırlayan atmosferi bir hatırlayalım. Millet beceriksiz sırıtkan, somurtkan, pili bitmiş liderlerden bıkmıştı. Üçlü koalisyondan kurtulmak için her şeyi göze almıştı. Ama partileşme ile seçim arasındaki dar zamanda ince eleyip, kaliteli dokuyamadı. Dolularla boşları ayıramadan sürüyle meclise gönderdi. Bırakınız gitsinler, salıverin ayıklansınlar!