Başbakanımızın ABD temasları ve Avrupa'da konuşulanlar hepimizi yeteri kadar düşündürmüş olmalı. Her şey mükemmel değil, bir balayı yaşamıyoruz. Ama gelecekten umutsuz değiliz. Amerika'nın altmış yıldan bu yana tasarlaya geldiği programı uygulayacağı anlaşılıyor. ABD misyon olarak kendine dünyayı yeniden dizayn edip, yönetmek görevini biçmiş. Condoleezza Rice daha güvenlik danışmanı iken bu düşüncesini saklamıyordu. Z. Brzezinski "Büyük Satranç Tahtası"na benzettiği Avrasya üzerinde Amerika'nın önceliklerini ve bunun jeostratejik gereklerini daha 1997'de işaretlemişti. Şimdi "tercih" kitabıyla bu fikirlerini pekiştiriyor. Amerika hayâlindekini gerçekleştirebilecek mi? Bilinmez ama bunu deneyeceği ve dönüşü olmayan bir yola girdiği kesin. ABD'nin hedefi Amerika'nın altmış yılda attığı adımlara, sürdüğü piyonlara bir bakalım: - İkinci savaşta Avrupa'ya girdi, - Rusya'ya karşı NATO'yu ördü, - Psikolojik ve ekonomik savaşla Sovyetleri dağıttı, - Dağılan sürünün yarısını NATO'ya aldı. Ardından AB'ye girişlerini teşvik etti. - Irak savaşına girdiğinde bu ülkeler ABD'nin yanında yer aldı. Tarihi boyunca hep hırpalanmış Polonya, bu defa hırpalayan olarak Irak'ta! Öncülük ettiği kurumlar çerçevesinde hep Avrupa ile birlikte davranan Amerika, artık BM ve NATO'yu bile devre dışı bırakarak re'sen götürüyor. Irak'a girmek için NATO'yu kullanamadı ama, İngiltere, Kore ve Japonya ile yoluna devam ediyor. Rumsfield'in "misyon gerekli olan koalisyonu üretir" sözüne uygun bir davranış. Amerika çıkarlarını garantiye alacağı küresel bir toplum oluşturma peşinde. Bunun için Avrasya'ya egemen olmak ve kendine rakip bir gücün ortaya çıkmasını önlemek isteyecek. Bunu başarmak için dünyanın her noktasına gücünü kısa zamanda ulaştıracağı köprübaşları oluşturacak, üsler kuracak. BOD projesi zincirin en vazgeçilmez halkası. Öyleyse biz nerede durmalı, hangi tarafa bakmalıyız? Mesele beynimizi formatlayabilmekte Evvelâ geleceğe bakma cesaretimiz ve oraya gidecek bir vizyonumuz olmalı. ABD buna "millî güvenlik stratejisi" diyor. Bizim böyle uzak görüşlü bir plânımız var mı bilmiyorum. Ama yarın alt kümelerde horoz dövüştürmemek için, bugün küresel oyundan kaçmamalıyız. Geleceğin dünya modelini geçen asrın gözde kavramları ve ilkeleriyle çözemeyiz. Hele "biz dünyayı tek elle deviririz" heyecanı basmanın hiç zamanı değil. Yeni şartlara takaddüm edebilmek için beynimizi yeni baştan formatlamamız gerekiyor. En zoru bu. Geleceği geçmişin deneyimleriyle ve kavramlarıyla inşa edemeyeceğimizi anlamalıyız. Tarih uzun süre kalıcı olan şeyler ortadan kaybolunca önceki statükonun bir daha geri gelmediğini gösteriyor. Doğru olan yeni bir dünya ve ilişkiler algılamasıyla beynimizi formatlamaktır. Amerika "şah!" demeden mavi güçler safında yer almalıyız...