Amerika'nın gelecek öngörüsü

A -
A +

Başbakanımız ABD yolunda. Dikkatlerimiz Türk-Amerikan ilişkilerine yoğunlaşmış iken, ABD'nin bize ve tüm dünyaya bakışı ile ilgili bir rapordan bahsetmek istiyorum. CIA'nin alt kuruluşu National Intelligence Council tarafından hazırlanan ve Aralık 2004 sonunda yayınlanan "Mapping the Global Future" başlıklı raporda 2020'lerde dünyanın nasıl bir çehreye bürüneceğine dair tahminler yer alıyor. Rapor Amerika dışında Avrupa'da da çok ilgi uyandırdı. Parlamenterler, bilim adamları, yazarlar Avrupa için öngörülen roller ve formüller üzerinde kafa yorup, tartışıyorlar. Adı geçen rapor hazırlanışı, muhtevası ve çıkarılacak dersler bakımından önem taşıyor. Her kıtadan, farklı ırk, ülke ve meslek alanlarında temayüz etmiş uzmanlarca, dünyanın dört ayrı bölgesinde çalışma grupları kurarak hazırlamış olması raporun değerini artırıyor. Yakın gelecekte İkinci Dünya Savaşından sonra oluşan siyasî birliklerin, güvenlik ittifaklarının yerini yeni güç dengelerinin alacağı, Avrupa ve Çin arasında iş ve güç birliği yapılabileceği ifade ediliyor. 19. asırda Almanya'nın, 20. asırda Amerika'nın ağırlığına benzer şekilde 21. asrın Asya ağırlıklı olacağına dikkat çekiliyor. Bugünün güçlü ülkelerinin yaşlanma sebebiyle zayıflama trendine gireceği, sivil toplum örgütlerinin öneminin artacağı, Orta Doğu ve Afrika'da istikrarsızlığın devam edeceği, çevre meselelerinin daha öne çıkacağı ve ABD'nin iktisadî, askerî, teknolojik üstünlüğünü bu dönemde de sürdüreceğine işaret ediliyor. Avrupa'nın önündeki virajlar Raporda AB ülkelerinin euro'ya sahip çıkmaları, pazarı bütünleştirmeleri ve nitelikli işgücünü artırmaları hâlinde dünyada ticarî ağırlığının artacağı, Arap ve Afrika ülkeleriyle, Rusya ile güçlü köprüler kuracağı vurgulanıyor. Siyasî bütünleşmeyi başarabildikleri takdirde küresel etkilerinin de genişleyeceği ifade ediliyor. Bunun için AB'nin dört virajı başarıyla geçmesi gerekiyor: * Birliğe katılan komünizmden dönme ülkelerin iktisadî entegrasyonu için İspanya, Portekiz ve Yunanistan örneğinden daha büyük çaba gösterilmesi gerekecektir, * Türkiye'nin tam üyeliği sağlanmalıdır. Böyle olduğu takdirde Avrupa Orta Doğu ile köprü kurabilecek, birlik içinde giderek artan Müslüman nüfusun entegrasyonunu gerçekleştirebilecektir. [Nitekim ABD dışişleri bakanı Rice referandum sonrasında tereddüde düşen Avrupalı liderlere "Türkiye'yi dışlamanın faturasını ödeyemezsiniz, geleceğiniz kararır" deyip duruyor]. * Avrupa askerî gücünü birleştirebilmelidir. Başarabilirlerse Amerika ve Çin'den sonra dünyanın üçüncü gücü olur, Amerikan hakimiyetini dengeleyebilirler. * Nüfusun yaşlanmasına çözüm bulunmalıdır. Bunun için sağlık sisteminden, eğitime, doğurganlık artışına ve Avrupa'ya göç etmiş işçilerin entegrasyonuna kadar bir dizi politika geliştirmelidirler. Eğer Avrupa bu virajlardan birinde toslarsa sadece iktisadî ağırlığını kaybetmekle kalmaz, birçok ülke birliği terk edip, kendi yaylalarına dönebilir. Avrupa anayasasının tüm üye ülkelerce kabul edilmesi, siyasî bütünleşme yolunu açacaktı. Son referandumlar bu işin kolay olmadığını, en azından uzun zaman alacağını göstermektedir. Çarşamba günü devam edeceğiz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.