Avrupa Birliği belirsizlikten kurtuluyor mu?

A -
A +

Aylardır cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi ve anayasanın birkaç maddesinin değiştirilmesini tartıştık. Dün de güzel bir halkoylaması yaparak son noktayı koyduk. Milletimize hayırlı olsun. Bundan sonra Irak'a harekât ve Ermeni tasarısı gibi iki konjonktürel meseleyi aşacağız. Ama 2008 yılında başarmamız gereken en önemli işimiz yeni sivil bir anayasanın yapılması ve kabul edilmesidir. Biz kendi anayasa darboğazımızı aşmaya çalışırken, Avrupa liderleri de elli yılın en büyük krizini aşmaya çalışıyorlar. Hatırlanacağı üzere, Avrupa Birliği 50 yıllık genişlemenin ve küresel gelişmelerin gereklerini yerine getirebilir olmak için, her ülkenin kabul edeceği bir anayasa ile kurumsallaşmak istiyordu. Bu amaçla Fransa eski cumhurbaşkanı V. G. d'Estaing'in başkanlığında bir heyete 500 sayfayı bulan ayrıntılı bir AB Anayasa taslağı hazırlatmışlardı. 17 ülke de bunu kabul etmişti. Ama 2005 yılında Fransa ve Hollanda referandumla reddedince balon patladı. O tarihten sonra Avrupa Birliği tam bir belirsizlik içine düştü. Birlik içinde tereddütler başladı, geleceğe dair endişeler arttı. Portekiz Başbakanı Jose Socrates Temmuz ayında AB dönem başkanlığını şansölye Merkel'den devralırken Avrupa'yı bataklıktan çıkarmaya kararlıydı. Merkel'in hamlesini tamamlayacaktı. Bunu başarmış görünüyor. Nitekim evvelsi gün Lizbon'da Avrupa liderler zirvesinin ardından "Avrupa içine düştüğü krizden kurtuldu" sözleriyle sevincini belli etti. Komisyon Başkanı Jose Manuel Barroso ise "Artık bize hareket edebilme imkânı veren bir antlaşmamız var. Vatandaşlar sonuç bekliyor, somut şeyler görmek istiyor" diyerek krizin aşıldığı havasını verdi. Anayasa yerine reform antlaşması Şimdi AB liderlerinin ve halkının önünde iddialı bir Avrupa Anayasası yok artık. Sadece önceki anlaşmaların yerini alacak bir değişiklik/reform metni var. Yeni metinde Avrupa bayrağına da, AB marşına da, parasına da atıfta bulunulmuyor. Bazı Avrupa siyasetçi ve yazarları bu durumu "AB'nin ABD gibi bir süper devlet olma vasfının su götürür hâle gelmesi" diye yorumluyorlar. Üstelik Avrupa temel haklar sözleşmesi yeni metinde bütünüyle yer almadığı için hukukî tezatlar doğacağını da ileri sürüyorlar. İngiltere ve Polonya çeşitli nedenlerle kendileri için istisnalar tanınmasını istiyor. Önceki AB anayasa taslağında Avrupa Birliğinin dışişlerinden ve güvenliğinden sorumlu bir bakanı olması yer alıyordu. Şimdi bunu üstlenecek kimsenin "Dışişleri bakanı" değil, "Yüksek temsilci" olmasında karar kılınmış. Oylamalarda aranacak "çifte çoğunluk" kavramı daha güçlendirilmiş. 2014-2017 geçiş yıllarından sonra Avrupa nüfusunu en az %65'ini temsil eden ve en az 15 ülkenin kabul ettiği kararlar alınabilecek. Bu arada küçük bir ülkenin kararları uzun süre engellemesine de tedbir getiriliyor. Ayrıca Avrupa Parlamentosundaki koltuk sayısı 785'ten 750'ye iniyor, ülkelerin sandalye sayısı yeniden düzenleniyor. Son önemli değişiklik de altı ayda bir değişen başkan yerine AB Konsey Başkanının iki buçuk yıllığına seçilecek olması. Böylece daha istikrarlı bir yönetim ve daha kalıcı işlere el atılması öngörülüyor. Lizbon Antlaşması 13 Aralık günü AB devlet ve hükümet başkanlarının imzasına sunulacak. Üye ülkelerin en geç 2009 haziran ayına kadar bu antlaşmayı referandumla veya parlamentolarından geçirerek onaylamaları gerekiyor.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.