Avrupa Birliği'nden yumuşak mesajlar

A -
A +

Avrupa Birliği(AB) Komisyonu geçen hafta birliğe aday ülkelerle, potansiyel adaylar hakkında 2007 yılı değerlendirme raporlarını açıkladı. Bunlar 2007 İlerleme Raporu, Genişleme Stratejisi ve Katılım Ortaklık Belgesinden oluşuyor. İlerleme Raporunun Türkiye ile ilgili bölümünün Bn. Oomen Ruijten tarafından Avrupa Parlamentosuna sunulan ve büyük çoğunlukla kabul edilen "Türkiye Raporu"ndan alındığı anlaşılıyor. Bu raporu genel hatlarıyla incelediğimizde 2006'da temas edilen hususların aynen tekrarlandığını fark ediyoruz. Ama bu sefer, bariz şekilde yumuşak üslup kullanılmış. Türkiye ile konuşmak isteyen, iletişim kanallarını açık tutan bir hava hakim olmuş. 2007 İlerleme raporunda; * Birlik ile Türkiye arasındaki ilişkiler kısaca tanımlanıyor, * Üyelik için siyasi ve ekonomik kriterler itibariyle Türkiye'nin durumu inceleniyor. O derecede ki, seçim öncesinde mitingler, e-muhtıra, 367 dayatması yoluyla demokratik sürecin, demokratik olmayan yollarla nasıl baltalandığına, askerin sivil alana çok müdahil olduğuna, TCK 301. maddenin ifade özgürlüğü açısından kabul edilemezliğine, Nokta dergisinin baskıyla kapatılmasına kadar her refleks analiz ediliyor. * Türkiye'nin üyelik yükümlülüklerini (Antlaşmalar, ikincil mevzuat ve Birlik politikaları olarak tanımlanan müktesebatı) üstlenme kapasitesi gözden geçiriliyor. Avrupa Komisyonu bu raporda yer alan teknik incelemeye dayanarak vardığı sonuçları Genişleme Strateji Belgesinde açıklıyor. Katılım müzakereleri hızının Türkiye'deki reformların hızına bağlı olduğu vurgulanan Genişleme Stratejisinde yer alan ifadeler ülkemiz için çok önemli ve olumlu. Satırbaşlarıyla özetleyelim: * Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerini yerine getirmeye devam ettiği vurgulanmış, * 3 Ocak 2005 tarihli Konsey kararına atıf yapılarak müzakerelerin hedefinin açıkça tam üyelik olduğu kayda geçirilmiş, * Avrupa komisyonu Türkiye'nin stratejik öneminin bilincinde olduğunu bir daha ortaya koymuş, * AB'nin Türkiye'ye yönelik taahhütlerine sadık kalmasının büyük önem taşıdığı ve müzakere sürecinin önüne siyasi engellerin çıkartılmaması zorunluluğunun altı çizilmiş, * Ülkemizin Batı ve Müslüman dünyaları arasında özel konumuna dikkat çekilerek, katılım sürecimizin Ortadoğu'da ve diğer Müslüman ülkelerde ilgiyle izlendiği, bunun Medeniyetler İttifakı İnisiyatifi ile ortaya konduğu ifade edilmiş, * 22 temmuz seçimlerinin hür ve adil bir şekilde cereyan ettiği ve Hükümetin reform sürecine bağlılığı belirtilmiş, * Türkiye'nin bir enerji merkezi haline gelmek suretiyle Avrupa'nın enerji güvenliği açısından anahtar bir aktör olacağı vurgulanmış. AB'nin Türkiye'nin üyelik sürecine dair ahdî yükümlülüklerini bu şekilde kayda geçirmiş olması ve ülkemizin üyeliğinin AB açısından arz ettiği stratejik öneme atıflar yapması, el uzatan, kucak açan, memnuniyet verici bir gelişme olarak değerlendirilmelidir. Avrupa'daki bazı politikacıların iç siyasetlerine dönük, Türkiye hakkında olumsuz açıklamaları kamuoyumuzda fazla abartılıyor. Oysa Avrupa'nın önde gelen siyasetçileri halkın önünde pek dillendirmeseler de şu gerçeğin pekâlâ farkındalar: AB - Türkiye ikili ticareti 2006 yılında 85 milyar Avro'ya ulaştı. Artmaya da devam ediyor. Bu meblâğı kimse göz ardı edemez. Avrupa'nın siyasî ve kültürel değerlerini paylaşan, ekonomi ve siyasette istikrarı yakalamış bir Türkiye, enerji yolları ve güvenlik açısından artan stratejik konumuyla, güçlü kurumlarıyla Avrupa için vazgeçilemez öneme sahiptir. Dünyada "medeniyetler çatışması" tezini doğrulayan gelişmeler hız kazanırken, Türkiye'nin AB üyeliği bu tezi çürütecek en güçlü cevap olacaktır.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.