Avrupa ile olmak ya da olmamak

A -
A +

Bu akşam Luxembourg'ta iş yemeğinde bir araya gelen AB Dışişleri Bakanları ülkemizin Avrupa Birliğine üyelik müzakerelerinin hangi şartlarla yürütüleceğine dair çerçeve belge üzerinde son defa konuştular. Yazımızı kaleme aldığımızda Avusturya dışında 24 ülke bu belgeye onay vermiş durumda idi. İngiltere, Almanya ve diğer Türk dostu ülkelerin yoğun çabalarıyla Avusturya'nın da hukukî temele dayanmayan ısrarlarından vazgeçeceğini tahmin ediyoruz. AB tarihinde, müzakere çerçeve belgesinin Türkiye olayındaki gibi çirkin ayak oyunlarına sahne olduğu, iç politika malzemesi yapıldığı bir başka örnek yoktur. Belgeyi son dakikaya kadar savsaklatan, engelleyen, ayak sürçen, geciktiren ülkeler iyi sınav vermediler. Avrupa vizyon sahibi güçlü liderlerin yokluğunu çekiyor. Fransa'da Chirac, Sarkozy, Villepen 2007 başkanlık seçimleri için halkı seferber edecek projeleri olmadığından mıdır nedir, Türkiye aleyhtarlığı ile taraftar bulmaya çalışıyorlar. Daha dün önde gelen politikacılarından Alain Lamassoure Le Figaro'da "Soğuk savaş biteli Avrupa'yı böylesine etkileyecek bir karar arefesinde olmadık. Topraklarının çoğu Asya'da olan bir ülkeyi nasıl Avrupalı sayarız?" çığlığı atıyordu. Zavallı mösyö Lamassoure! Coğrafyaya göre Avrupa tarifinin, o soğuk savaş ile sona erdiğini hatırlamayacak kadar zihni karışmış... Avusturya'da Schussel Türkiye düşmanlığıyla seçim kazanmaya çalıyor. Almanya da Merkel kampanyasını Türk fobisi üzerine kurmuştu. Televizyondaki tartışma programında "son sözünüz nedir" sorusuna "Türkiye'yi AB içinde görmek istemeyenler bizi seçsin" demekten çekinmemişti... ? Avrupasızlık dünyanın sonu değil Bütün bunlara rağmen bugüne gelebildik. Beklentimiz "Müzakere Çerçeve Belgesi"nin bugün son şekliyle Türkiye'ye sunulması. Tarafımızdan "kabul edilemez" olduğu önceden açıklanmış bulunan "imtiyazlı ortaklık" ifadesi yer almaz, Ermeni iddialarını kabul etmek gibi emrivakiler dayatılmaz ise, heyetimiz Esenboğa'da hazır bekleyen uçağa atlayıp, Brüksel yolunu tutacak ve müzakereler fiilen başlayacak. Önümüzdeki on yıla damgasını vuracak Müzakere Çerçeve Belgesindeki her satırın/satır arasının çok iyi okunup yorumlanması gerekirdi. Ama dostlarımız(!) bunu bizden esirgediler. İki ayağımızı bir pabuca soktular. Anlaşma sağlanamaz, müzakereler başlamaz ise bu Türkiye'nin sonu olmaz. Ama Avrupa Birliğinin sonu olabilir. Şöyle; ufku geniş, çok kültürlü, uluslararası patırtıları dengeleyen bir Avrupa değil, Urallar'ın ardında manastırına çekilmiş katıksız Hristiyan Avrupa'ya dönüşür. Kendini hapseden Avrupa ne kadar yaşayabilir? Cumhurbaşkanı Sezer dün veciz ifade etmiş: "Çağdaş ve evrensel değerleri benimsemiş olan Türkiye, üyelik yolunda üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmiştir. Avrupa'nın önüne ön yargılardan oluşan bir duvar örmenin hiç kimseye yararı yoktur. Bizim önümüze konacak her yeni engel, gerçekte Avrupa'nın önünü kapayacak bir duvarın taşları olacaktır." Bugün Avrupa-Türkiye ilişkilerinde "olmak, ya da olmamak" sahneleniyor. Sabır ve itidal günüdür.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.