Müzakere süreci güçlükle de olsa başladı. Ama içeride "Avrupa'ya hayır" sesleri, Avrupa'da "Türkiye'ye hayır" yazıları devam ediyor. Etsin. Bunlar demokrasinin olduğunu, ifade hürriyetinin işlediğini gösterir. Avrupa kamuoyundaki tartışmalar Avrupa'nın içinde bulunduğu açmazları da ortaya koyuyor. Önceki bir yazımızda temas ettiğimiz üzere, Avrupa siyasetçilerinin de, halkının da zihninde tek bir Avrupa tarifi yok. Şimdi ülkemizin gündeme oturması sebebiyle herkes sesli ve yazılı düşünmeye başladı. Bir bakıma da iyi oldu. Zihinlerin gerisinde yatan endişeleri anlama fırsatını yakaladık. Avrupa kamuoyunun öne çıkan üç büyük endişesi var: Birincisi Hristiyanlık mirası üzerine kurulu bir Avrupa'nın Müslümanlarla bir bütün teşkil edemeyeceği, birleşme olursa güçlü siyasî bir Avrupa hayalinin artık mümkün olamayacağı endişesi. Daha çok kilise taassubunu yansıtan bu görüşe göre Türkiye'nin AB üyeliği kendi (Hristiyan) kültürlerinin çözülüp kaybolmasına yol açacak. Üstelik İran'a, Irak'a, Kafkasya'ya uzanacak sınırlar kontrol edilemez hâle gelecek ve bugünkü Avrupa yıkılacak. "Çünkü" diyorlar "vaktiyle Roma İmparatorluğu da doğuya böyle açıldı. Kontrol edemediği kültür mozaiğinde yıkılıp gitti"... Tarihin bir kere daha tekerrür edeceğinden korkuyorlar! Kıbrıs, Ermeni iddiaları, Türkiye'de kadın erkek eşitliğinin olmadığı, sorgulama ve gözetim sırasında kaba davranıldığı, hapishanelerde işkence yapıldığı gibi konjonktürel itirazlarını saymıyorum. Avrupa kamuoyunun ikinci büyük endişesi "Türkler üye olduğu gün milyonlarca Türk bavulları ile akın edecek, işlerimizi elimizden alacaklar!" Üçüncü endişe özellikle Fransızlardan ve anti Amerikancı çevrelerden yükseliyor. "Türkiye'ye evet demekle Avrupalılık tarifi belirsizleşti, sınırları da kestirilemez oldu. Amerika-Fransa düellosunda son raunt ABD üstünlüğüyle kapandı. Türkiye'nin AB ile bütünleşmesi ABD'nin küreselleşme hedeflerine uygun bir adım. Hattâ gelecekteki 'evrenselleşme' için bir öncü hareket" yorumunu yapanlar var. Başbakan Erdoğan'ın perşembe günü Fransız Le Monde gazetesinin sorularına verdiği cevaplar Fransızların Türkiye'nin üyeliğine karşı olan kesimini ikna etmeye yönelik bir çaba. Bunun sistemli bir şekilde tüm Avrupa kamuoyunda sürdürülmesi lâzım. İçerideki AB muhaliflerinin buluştuğu ara kesiti ayrı bir yazımızda ele alacağız. Müzakere gündemimiz şüphesiz bunların arasına sıkışıp kalmadan, kendi mecrasında devam edecek. Ama öyle anlaşılıyor ki içeride halkımıza "Niçin AB?" sorusunu, Avrupa kamuoyuna da "Niçin Türkiye?" konusunu sabırla ve ısrarla anlatmamız gerekiyor. Zira her iki tarafın da bilmediği, yanlış bildiği veya eksik bildiği çok husus var.