Avrupa'nın sınırları

A -
A +

Geleceğimiz bakımından çok önemli bir haftadayız. Cuma günü Avrupa liderlerinin vereceği karar hem Türk, hem de Avrupa tarihinde önemli bir dönüm noktası olacaktır. Ülkemiz bakımından ; iki yüz yıllık inişli yokuşlu Avrupa yolculuğumuzda nizamiye kapısından geçeceğimiz için önemlidir. 17 Aralıktan gerisi on yıl sürecek ve "adım ayarı" yapılacak avlu yürüyüşüdür. Avrupa Birliğinde yerimizi almakla son bulur. Avrupa bakımından ; sınırlarına ve kimliklerine karar verecek olmaları dolayısıyla önemlidir. Avrupa şimdiye kadar böylesine sesli sınır ve kimlik tartışması yapmadı. Çünkü kültürel mirası aynı olan Hıristiyan ülkeler birleşmişti. Bazılarının "öteki" dediği, halkı Müslüman olan Türkiye'nin kapıdan girecek olması, ilk defa liderlerden sâde vatandaşlara kadar herkesin dikkatini çekmiş bulunmaktadır. Hakkımızda yapılan tartışmalar iki şeyi ortaya çıkarmıştır. Birincisi Avrupa halkı Türkiye'yi yeteri kadar tanımıyor ve Avrupa liderleri kamuoylarını aydınlatma görevlerini tam yapmamışlardır. İkincisi ise Avrupa Birliğinin sınırlarını nereye kadar genişleteceği ve müslüman kültürünü nasıl kucaklayacağı hakkında görüş birliği oluşmadığı anlaşılmıştır. Avrupa'nın sıkıntısı ve telâşı buradan gelmektedir ve Türkiye nizamiye kapısına dayanınca açığa çıkmıştır. ? Türkiye'yi reddedebilirler mi? Türkiye ile üyelik müzakerelerinin başlatılmasına karşı olanların itirazlarının hukukî bir temeli bulunmamaktadır. Türkiye ile AET arasında 1963 tarihinde Ankara'da imzalanan Ortaklık Anlaşması, 1964 'te Türkiye dahil olmak üzere AET'nin 6 kurucu devleti tarafından millî parlamentolarında onaylayarak yürürlüğe girmiştir. 1999 Helsinki'de "Türkiye'nin, diğer aday devletlere uygulanan aynı kriterler temelinde Birliğe katılmaya yönelmiş bir aday devlet" olduğu karara bağlanmıştır. 2002 Kopenhag ve 2003 Brüksel Zirvelerinde teyit edildiği üzere, Komisyon raporunda Türkiye'nin Kopenhag siyasi kriterlerine uyduğunun bildirilmesi hâlinde, vakit kaybetmeksizin tam üyelik müzakerelerine başlanması bir siyasî taahhüt hâlinde ortaya konulmuştur. 6 Ekim 2004 tarihli Komisyon raporu olumlu olduğuna göre, 17 Aralık zirvesinde liderler Türkiye ile müzakerelere başlama kararını almakla yükümlüdür. Aksine davranış, AB'nin siyasî dürüstlüğü ve sözüne güvenirliği hakkında sâdece Türkiye'de değil, uluslararası câmiada ciddi tereddütler doğuracaktır. Fransa, Türkiye'nin tam üyeliğini referanduma sunmayı düşünse bile uygulayamaz. Referanduma giderse, kendi parlamentosunda 1964'te onayladığı anlaşmayı inkar etmiş olacaktır ve o kararın meşruiyeti tartışılacaktır. Türkiye'nin tam üyelik perspektifinin ortadan kaldırılması hâlinde, Ankara Anlaşması 'na dayanılarak yapılan bütün hukukî tasarruflar, başlangıç ânından itibaren geçersiz olacaktır. Türkiye Avrupa'dan çok uzakta diyenlere dünya haritasını önlerine koyup bir bakmalarını tavsiye ederiz. Kıbrıs daha mı yakın? Karaibler Denizi 'ndeki Martinik adasının bir Fransız vilayeti olarak 1993'te AB'ye girdiğini biliyor musunuz? Orası Avrupa'nın neresinde? Biz Avrupa'nın sınırlarını zorluyoruz, onlar da bizim sinirlerimizi !

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.