Üyelik müzakerelerine başlama ihtimalimizin uzak bir varsayım olmaktan çıkıp, yakın gerçek haline dönüşmesi Avrupalıları telaşlandırdı. Avrupa ilk defa bu çapta Türkleri ve Türkiye'yi tartışıyor. Bunu kötüye yormamak lâzım. En kızgın oturumların yapıldığı Fransa'nın tutumunu da memnunlukla karşılamalıyız. Tartışsınlar ve bizi öz kimliğimizle tanısınlar. İktisadî, askerî, jeostratejik potansiyelimizi öğrensinler, enerjimizin farkına varsınlar. Sonra da on yirmi, elli yıl sonrasını hayal edip bir daha düşünsünler. Türkiye ile müzakereye başlamak için dikensiz gül bahçesi arıyor gibiler. Avrupa rahat bir gelecek peşindedir. Onları ikna etmenin yolu bize attıkları her eksi için, karşı kefeye güçlü bir artı koymaktır. Sepetimizin dolu olduğunu gördüklerinde kucaklarını açacaklardır. Onların itirazlarına cevaplarımızı sıraladığımızda şöyle bir diyalog çıkıyor: * "Avrupa'dan çok uzaktasınız. Ankara nire Brüksel nire?" Sn. Gül gibi cevap verelim: "Öyleyse Suriye, İsrail ve Mısır'ın koynundaki Kıbrıs'ı nasıl üye yaptınız?" * "Nüfusunuz büyük. Sizi hazmedemeyiz". Bizi hazmetmeyi değil, işlerinizi çekip çevirmekte zorlanan yaşlı ve yorgun nüfusunuza canlılık kazandıracağımızı düşünün. * "Tarımınız geri. Size kaynak aktarmakta zorlanacağız". Bizim için gerçek bir tarım reformu yapmanın, şehirlerimizi de düzene koymanın zamanıdır. On yıla kadar başarabiliriz. Nüfusumuzun ve kırsal kesimin büyüklüğü AB piyasasının genişlemesi, ekonomisinin büyümesi anlamına gelmektedir. * "İran, Suriye ve Irakla komşu olmaktan, Kafkaslara yakın durmaktan korkuyoruz". Bugünkü fotoğrafta kan, barut ve ateş görüyorsunuz. Ama yarın var olmak ve güçlü kalmak istiyorsanız bu bölgelere yakın durmak ve Orta Asya ile ilişki kurmak zorundasınız. Bu da bizden geçer. Yoksa Çin, Rusya ve ABD size bu bölgeleri koklatmayacak. * AB'ye girince "ABD'nin Truva atı" olursanız!" ABD'nin 2003'te üzerimizden Irak'a geçmesine izin vermediğimizi biliyorsunuz. Bizden önce İngiltere, Polonya, İtalya ve İspanya'nın ABD yandaşlığını düşünmelisiniz. * "Kökten dinci davranışlar istemiyoruz". Vehhabî kökten dinciliğini, mezhepsiz taşkınlıkları Sünnî Müslümanlıkla karıştırmayın. Osmanlı ceddimiz de asırlarca onlarla mücadele ettiler. Medeniyetler çatışmasını önlemenin yolu Türklerle kucaklaşmanızdır. Aranızda safkan Hıristiyan kalmak isteyen Papayla yaşıt bir kesim var. Ama gençleriniz kiliseye rağbet etmiyor ve ateist oluyor. Onların bir gün sünnî müslümanları tanıyıp, ardına düşeceğinden korkuyorsanız bu sizin sorununuz. Kimsenin iradesine karışamayız. * "Kürtlere kötü davranıyorsunuz. Doğu geri kalmış". Parlamentomuzda şu kadar Kürt kökenli milletvekili var. İş dünyamızda da kürt müteşebbislerimiz. Bunlar size bir şey söylemeli. Bölgelerarası kalkınma farklılığı Avrupa'da da var. Diyarbakır Paris gibi olmalı diyorsanız, ellerinizi biraz cebinize atacaksınız. Birlikte çalışacağız. 17 aralık zirvesine kadar tüm kesimlerimiz bu diyaloğu sürdürmeli, Avrupa'yı bilgilendirmeliyiz. Yoksa bilmediklerine düşman kalırlar.