Başbakan Erdoğan, bazı bakanları ve kalabalık bir iş adamı grubuyla Yeni Zelanda'da. Oradan Avustralya'ya geçecekler. Bu seyahat iki bakımdan önem taşıyor. Ülkeler arasında iş toplantıları düzenlenecek, ticaretimizi geliştirme yolları aranacak. Daha önemlisi; tarihimizde başbakan seviyesinde yapılan ilk ziyaretler iktisadî, sosyal ve siyasî yeni açılımlara ortam hazırlayacak. Yeni Zelanda adalar üzerine kurulu, Türkiye'nin üçte biri genişliğinde, 4 milyon nüfuslu bir ülke. Gayri safi yurt içi hasıla(GSYH) 97 milyar dolar, kişi başına GSYH 23700 dolar. İşsizlik %4. Kıyaslamak için Türkiye GSYH 302 milyar dolar, kişi başına GSYH 4200 dolar, işsizlik oranının %10 olduğunu hatırlayalım. Yeni Zelanda'da çalışanların beşte biri yabancı işçi. Tarım ürünleri ihraç edip, sınaî mallar ithal ediyor. Avustralya Türkiye'nin on katı genişliğinde 20 milyon nüfuslu bir kıta. Maden ve tarım ürünleri satıyor, sanayi malı alıyor. GSYH 617 milyar dolar, kişi başına GSYH 30500 dolar. İşsizlik %5. Çalışanların dörtte biri yabancı işçi. Halkın tamamı kıyı şehirlerde yaşıyor. Yüz bini aşkın vatandaşımız Avustralya'da çalışıyor. Her iki ülke de İngiliz Milletler topluluğu bünyesinde bulunuyor. Devlet başkanlığını Kraliçe Elizabeth II adına genel valiler yürütüyor. Türkiye'ye çok uzak olan bu diyarlara gidip döndüğünüzde ekvator üzerinden bir dünya turu yapmış kadar oluyorsunuz. Kovanından çıkmayan arı bal yapamaz Muhalefet, Erdoğan'a çatıyor "Geziyi bu kadar uzun tutmaya ne lüzum var. Birer günden toplam iki günde görüşmeleri yaparsın biter" diyorlar. Uçakla 25 saatte gideceksin, hemen devletler arası müzakerelere oturacaksın, iş görüşmelerini şıpın diye bitirivereceksin. Ertesi gün döneceksin arkadaş! Demeye getiriyorlar. Yeri gelmişken bir fıkra koyalım; Vaktiyle Temel Avrupa'ya gitmiş. Bir haftada gezmedik ülke, görmedik başşehir bırakmamış. Dönüşte Temel'e sormuşlar "Yediğin içtiğin senin olsun. Anlat bakalım nereleri gördün, neler edindin?" Hızlı gezgin Temel mağrur bir edayla söze başlamış: "Belçika'nın başkenti Londra'da Eyfel kulesine çıktık, hava çok sisliydi, aşağısını göremedik!.." Bir haftada on başşehir gezerseniz öyle olur. Pusulanız şaşar. Siz hiç Melburn'da bir gece başınızı havaya kaldırdınız mı? Gördüğünüz yıldız kümelerinin bizimkilerle bir benzerliği var mıydı? Ya Kutup yıldızı? Avustralya'da şimdi yaz. Millet denize giriyor. Konumuzla ne ilgisi var? diyorsanız açıklayalım: Efendim, uzun uçak yolculukları ve anî iklim değişmelerini takiben vücudumuzdaki sistemler bir intibak sürecine girer. Bu otomatik işleyen bir düzendir. Ona bu fırsatı tanımazsanız, vücut da sizi tanımaz, Temel'e dönersiniz! Kızılay Çankaya hattını dünyanın ekseni sanan ve kovanından çıkmayan bizimkiler duymalı; Başbakanı, iş adamlarımızı serbest bırakın efendim. Ülkemizi pazarlasınlar, kovanlar dolusu bal yapsınlar!