Başbakan Sn Erdoğan'ın geçen hafta yaşadığı, tüm milletin canını ağzına getiren olayı tekrar anlatmayacağım. Gönlüm razı değil, dilim varmıyor, elim yazmıyor. Geçmiş olsun diyorum. Milletin duâsı ve verilmiş sadakası varmış. Olayda kullanılan baltayı bir milletvekilimiz satın almış. Balta sayın milletvekiline ne söyledi bilmem. Ama bendeniz bu olaydan ne anladığımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Balyozla başbakan kurtarmak refleksinden çok ders çıkarmış olmalıyız. Kişilerin, kurumların ve devletlerin "çok önemli" işleri başararak var olduğunu, varlıklarını sürdürdüğünü yönetim ve siyaset bilimi tespit ediyor. İktisatçı ve sosyolog Vilfredo Pareto tarihe geçmiş analizlerinde başarılı olmak isteyenlerin az sayıdaki önemli işi seçip, kalabalık ıvır zıvır yığınından kendilerini kurtarması gerektiğini söylüyor. Her gün, debisi giderek artan nehir gibi, daha sürükleyici oluyor. Her şeyi kucaklamaya zaman ve takat yetmiyor. Bizim ise en büyük zaafımız önemli olanı seçmemek, belirtileri zamanında okumamak. Misal isteyenler gündemimize göz atsın yeter: Avrupa Birliği Türkiye için çok önemli idi, ama âcil değildi. Dört elle sarılacağımıza yarın yaparım diye yarım asır ayak sürüdük. Bugün kapısında ne basit işlerle yorulup aşağılanıyoruz. 80 yıl önce Ermeni iddialarını kolayca çözüvermek vardı. Savsakladığımız için bugün nefes borumuzu tıkar hâle gelmiş bulunuyor. Başbakanın kan şekerinin tehlikeli şekilde düşmesinden önce belirtiler var. Medyada yer alan haberlere göre Sn Erdoğan dinlenmek ihtiyacını günlerdir hissediyor ve söylüyor. Ama programı olanca yoğunluğuyla sürüyor, üstüne üstlük sahur yapmadan orucuna devam ediyor. Belirtiler zamanında okunmadığı için âcil hâle geliyor, o müessif hâdise vuku buluyor. Sonrası bin ibret: Panikle fırlayan korumalar ve şoför, Kendini otomatik korumaya alıp kilitlenen araba, Yedek anahtara ulaşılamaması, Şaşkın çaresiz doktorlar, parmağını ısıran hemşireler, Panikle koşturan her cinsten insanlar, Ve çözüm inşaattan bulunan bir balyozla sağlanıyor... Refleksimiz otantik karakterimizi ele veriyor... Biz müteşebbisi bol, ama düzen kurmada kısır bir toplumuz. Yetki verip yükü dağıtacak bir sistem kuramadığımız için, nadiren çıkan lideri bitiresiye tüketiriz. Turgut Özal'ı öyle kaybettik. Erdoğan'ı da bitirmeyelim. Telaşla koşuşturanların hepsinin iyi niyetli olduğundan eminiz. Gözlerini budaktan esirgemezler. Ama iyi niyetin ve gözü karalığın yetmediğini anlayalım artık. Yoksa bilgi ve liyakat açığını balyozla kapamaya çalışırız. O da internet ve nanoteknoloji çağında cilalı taş dönemi yöntemleri kullanmaya benzer! ............. Okuyucularımın, dostlarımın, tüm Müslümanların Ramazan bayramını kutlar, mutluluklar dilerim.