Seçimler demokrasinin bayramıdır' sözünü çok sevdim. Mahallî yöneticilerimizi bayram havası içinde seçtik. Hepsini kutluyor, başarılar diliyor ve doğru işler yapmalarını bekliyoruz. Bendeniz iki yıl yedek subaylık, on yıl üniversite, dört yıl sanayi odası, beş yıl belediyecilik, on iki yıl özel sektör tecrübesi yaşadım. Bunlar arasında en yorucu ve yıpratıcı olanı hangisidir diye soracak olursanız tereddüt etmeden belediyecilik derim. Bazı meslek mensuplarına zor şartlarda çalışıp yıprandıkları için tazminat ödenir, kıdemlerine de ekleme yapılır. Belediye başkanlarının ve üst yönetiminin yıpranma ve kıdem haklarının, güvenlik mensuplarına tanınan kıdem ve tazminattan yüksek olması gerektiği bendenizin samimi kanaatidir. Üstelik töhmet altında icrâ edilen bir meslektir. Çoğu başkan başkanlık yıllarının iki katı süreyi mahkemelerde ifade vererek geçirir. Çünkü insanların menfaatiyle doğrudan ilgili olan bu mesleğin şikayet edeni çoktur, mevzuatımız yeni gelişmeleri yorumlamaya imkan vermeyecek kadar köhnedir. Bürokrasimiz de insana güvensizlik üzerine kuruludur. Açılan davaların çoğunun takipsizlik veya beraatla neticeleneceğini, ama başkanlık günlerinin ardından böyle bir dönemin geleceğini varsaymak lâzımdır. Yaşayanlar bilirler. Ziyaretçi trafiği ve zaman yetmezliği Başkanların odası şimdi ziyaretçilerle dolu; bakanlar, milletvekilleri, mülkî amirler, parti üyeleri, delegeler, memurlar, belde eşrafı, meslek odaları, esnaf ve dernek temsilcileri, sıradan vatandaşlar, çocukluk arkadaşları, komşuları başkanı gönülden veya usulden görmeye, elini sıkıp kutlamaya, iki çift söz etmeye gelirler. Bazıları da demet demet dosyalar sunar. Çaylar, pastalar, başka ikramlar ve insan dolu odalar, sıra bekleyenlerin dizildiği uzun koridorlar. Bunlara görüntü almaya, söyleşi yapmaya çalışan veya stüdyolarına davet eden medya emekçilerini de eklemeliyiz. Bugünler başkanların amansız bir zaman darboğazına düştüğü günlerdir. Bir de belediye çalışanları tarafı var. Yeni seçilmiş başkanı yakından tanımayan ve sayıları küçük beldelerde yüzlerle, büyük şehirlerde on binlere ifade edilen personel beklemededir. Günlük rutin işlere bakarlar, zamanlarının çoğunu yeni başkanın kişiliği ve yönetim tarzının kendileri açısından ne anlama geldiğini tartışarak geçirirler. Bazıları da yeni kadrolaşmada yer tutmanın hesapları içindedir. Sekreterler ve halkla ilişkilerden sorumlu personel en zor günlerini yaşarlar. Telefonla görüşme veya randevu taleplerini değerlendirmekte zorlanırlar. Bunların listesini tutup yeni başkandan onay almak ve görüştürmek başlı başına bir meseledir. Çiçeği burnunda başkanlar zamanlarını ve enerjilerini yutan bu girdaptan çabuk kurtulmalılar. En doğrusu İstanbul Belediye Başkanlığına seçilen Sn. Topbaş'ın seçim gecesi söylediği gibi yapmaktır. Kutlama ve kucaklaşma işine bir gün ayırmalı, bunu şehir meydanında veya bir büyük salonda yapmalı ve bu hafta bitirmeliler. Bu süre içinde kimseye söz vermemeli, kadrolara atama yapmamalı. Konuya devam edeceğiz.