Anayasamızın 102. maddesinin zorlama bir yoruma tabi tutulması ve Meclisin cumhurbaşkanını seçemez duruma düşmesi üzerine, cumhurbaşkanının nasıl seçileceği gündemin en başına oturdu. Çözüm için AK Partinin hazırladığı anayasa değişikliği teklifi Anap'ın da desteği ile TBMM'den geçmiş bulunuyor. Konunun gündeme gelmesi ile birlikte bunun bir "siyasî sistem değişikliği" anlamına gelip gelmediği tartışmaları da başladı. Öyle ki bazıları hızını alamayarak cumhurbaşkanını halka seçtirmenin "padişahlığı geri getirmek" veya "millet egemenliğini parçalamak!" anlamına geleceğini bile ileri sürdü. Fikirleri, kavramları mihverinden söküp, toz duman etmek isteyenlerin garip tavırlarına şahit oluyoruz. Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi konusunu ilk defa tartışıyor değiliz. Otuz yıldır parlamento ne zaman kilitlense, etkinliği kaybolsa, koalisyon hükümetleri iğne ile kuyu kazmaya başlasa "başkanlık sistemi" tartışmaları gündemimize misafir olur. O zamanlardan beri akademisyenlerimiz ve siyasetçilerimiz derinlemesine incelemeler yaptı. Oldukça doyurucu referanslara da kavuştuk. Bendeniz okuyucularımızı aydınlatmak için değerli anayasa hukukçusu Profesör Mustafa Erdoğan'ın "Başkanlık Sistemini Doğru Tartışmak"[*] yazısını özetleyerek sunmayı uygun gördüm. "Son günlerde Türkiye'nin siyasal gündemine "başkanlık sistemi" tartışmaları girmiş bulunuyor. Türkiye'nin siyasal sisteminin aksaklıklarını parlamentarizme bağlayan ve yeni bir hükümet sistemi arayışını gerekli görenlerin sayısında önemli bir artış var. Siyasette 'idare-i maslahatçılığın' olağanlaşmaması, hükümetlerin etkin ve kalıcı politikalar uygulayabilmesi, sistemin demokratik süreci sorumsuzlaştıramaması bu arayışların nedenleri arasında sayılabilir. Nihayet demokratik sürecin zaman zaman askerler tarafından kesintiye uğratılması da birçok kişi için parlamentarizmin başarısızlığının bir kanıtı olarak görülmektedir. Prensip olarak, bir ülkedeki hükümet sistemi ile o ülkenin sosyo-politik sisteminin performansı arasında doğrudan bir ilişki kurulamaz. Aslında parlamenter rejim de, başkanlık sistemi de demokrasinin kurumsallaştırılması için elverişli seçeneklerdir. Bir ülkede demokratik sistemin yerleşmesini zorlaştıran birçok başka etken var olabilir. Dolayısıyla yaşadığımız siyasal patolojinin tahlili, ülkemizin hükümet sistemi tercihini çok aşan boyutlarda yapılmalıdır. Varsa hükümet sistemiyle siyasal başarısızlık arasında somut bağlantılar ortaya konulmalıdır. Türkiye'nin sorunu parlamentarizmin performansından çok, siyasal sistemimizin - bürokratik, hukukî ve kültürel nedenlerle- hem özgürlük ve demokrasi ideallerine, hem de yönetimde etkinlik hedefine bir hayli uzak olmasıyla ilgilidir. Ülkemizin sorunu insan hakları, hukuk devleti, demokrasi ve yönetimde etkinlik sorunudur. Bu itibarla sistem tartışması, ülkemizin ihtiyaç duyduğu köklü siyasal dönüşümün bir parçası olarak görülürse bir anlam ifade eder. Başkanlık sistemi konusunu bu çerçevede ela alırsak, önce şunu tespit etmeliyiz. Türkiye'de başkanlık sistemi genellikle yanlış tanınmaktadır. Sokaktaki insanımız bir yana, konunun uzmanı olması gereken kimi akademisyenler bile onu 'diktatörlük' önerisi olarak yaftalayabilmektedir. Şu halde önce başkanlık sistemi hakkında doğru bilgiye ihtiyacımız var". Çarşamba yazımızda başkanlık sistemi nedir? Sorusunu ele alacağız. ........................... [*]Mustafa Erdoğan; Başkanlık Sistemini Doğru Tartışmak. Liberal Düşünce, Bahar 96, sayı 2. ss. 4-12. Aynı dergide Burhan Kuzu; Türkiye İçin Başkanlık Sistemi. ss. 13-42