"Bihruz Bey" ve "Beyaz Türkler"

A -
A +

Üç yıldır bir sınıflandırma yakıştırılmaya çalışılıyor. Toplumumuzda var olan, ama hiçbir zaman dışlama, "ötekileştirme" sebebi olmayan Türk, Kürt, Rum, Arap, Acem vs. etnik aidiyetin dışında yeni bir tasnif geliştiriliyor. Bazılarını ana kütleden bölmek için "Beyaz Türkler" diye bir sıfat buldular. Geçen sene "Yalıdaki beyaz Türklerin gidişat hakkında ne düşündüğü" merak ediliyordu. Bu defa Merkez Bankası(MB) başkanlığına yapılan atamayla tekrar ortaya çıktı. Toplum olarak görüntüye ve günübirliğe öylesine şartlandırıldık, o kadar sığ ve basit ölçülere itildik ki, büyük düşünmeye ve özü kavramaya fırsat vermiyorlar. Bu oyunu kurnazca oynayan şişman medyamız hemen atıldı. MB Başkanlığına getirilen zatın kariyeri, tecrübesi, ne gibi yetenekleri olduğunu araştırıp anlatmak yerine, eşinin başını örtüp ötmediğine, hangi evde oturduğuna, kapısının önünde çıkarılmış ayakkabılara kafayı taktı... Bazıları da yorum yaptı: "Acaba köylerden ve varoşlardan gelen bir "garibanizm ihtilali mi" yaşıyoruz. Acaba bu ihtilal "Beyaz Türklerin tasfiyesi sürecini mi başlattı?" diye. Dört yıl önce "Hıdiv Kasrında içki yasağı sürdükçe, üniversitelerde başörtüsü yasak olacak arkadaş!" diyen adamla, MB Başkanının eşinin bir gazetede yayınlanan fotoğrafına bakıp hüzünlenen adam aynı "beyaz adam!" Halk ile, kendilerine "seçkin", "beyaz", "entel" yakıştırması yapanlar arasındaki zıtlık yeni değil. Tarihimizde "aydın yabancılaşması" denilen vak'alar ciltleri doldurur[*] Ahmed Mithat Efendinin "Felâtun Bey"i(1875), Recâizâde Ekrem'in "Bihruz Bey"i(1896), Ömer Seyfeddin'in "Efruz Bey"i(1910) geleneksel değerlere yabancılaşmış, şarlatan tiplerin somut örnekleridir. Bihruz Bey'in babası "kudema-i vüzera"dandır. Oğluna rahat yaşayacağı bir servet bırakmıştır. Ama Bihruz, kültür açısından iki arada kalmış bir züppedir. Uygarlığın fikrî çilesine kafası basmaz. Batı'nın maddî yanına aşırı tutkundur, araba sevdasına babasının servetini feda eder. Bihruz şehrin "halk" kesiminde yaşamaz. Boğaz'da, Çamlıca'da aristokrat özentiler içindedir. Frengâne giyinir, "barbarca" olarak nitelendirdiği eski Türk göreneklerini küçümser. Osmanlı'daki bu yarım-aydın kimselerin kıyafete endeksli maskaralıkları günümüz "entel"lerine kadar uzanır. Onlar toplumu hep yanlış yöne baktırdılar, medeniyette geri kalmamıza sebep oldular. Onların "garibanizm ihtilâli mi oluyor?", "Beyaz Türkler tasfiye mi ediliyor?" evhamlarını gidermeliyiz: Hayır efendim öyle değil, korkmayınız. Sadece normale dönüş var. Eskiden onlar ırgattılar; pamuk toplar, kapıcılık yapalardı. Sirkeci'de semerle yük taşırlardı. En dibe itilmişlerdi. Hiç sesiniz çıkmaz, tabiî görürdünüz... Şimdi onlardan kimisi "Anadolu kaplanı" oldu, fabrikalar işletiyor. Çoğunun çocukları okudu, mühendis oldu, "para uzmanı" oldu piyasada yarışıyor. Bazıları da devlette görev alıyor. Eskiden Boğaz'ı seyretmek "Beyaz Türkler"in imtiyazında idi. Şimdi parasını bastırıp "beyaz" kulübünde olmayanlar da Kandilli'de, Bebek'te köşkler alıyor. Mavi suları onlar da görüyor. Hepsi bu kadar. Üzülmeyin, endişelenmeyin efendim. Hep dışına değil, beyin var mı diye biraz da içine kafa yorun... ..... [*] Bakınız: 1) O. Türkdoğan; Aydın sınıfın anatomisi, Timaş, 2003. 2) Ş. Mardin; Türk Modernleşmesi, İletişim, 2003. 3) A. Kabaklı; Türk Edebiyatı, C.3, TEV 1994.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.