Ünlü yazılım şirketi Microsoft'un patronu iki günlüğüne memleketimizde idi. Resmî temasların ötesinde gençlerle de buluştu. Onlara gelecekte bilgi üretme ve kullanmanın nerelere varabileceğine dair kısa bir ufuk turu yaptırdı, heyecanlarını ateşledi gitti. Salon 2500 kişilik değil de 250 bin kişilik olsaydı, inanıyorum yine hepsi zeki, yetenekli, pırıl pırıl gençlerimiz orayı doldururdu. Bizler onların yaşında inşaatlarda harç kararak veya ağustos sıcağında kaynamış bulgur sırtlayarak, güz için kitap ve giysi parası biriktirmekle meşguldük. Bilgisayarla ancak 44 yaşımızda tanıştık. Onun için salondaki gençlere gıpta etmedim değil. Eğer zamanlarını değerlendirirler ise yarın para da kazanırlar, ünlü de olurlar, çok hizmet de edebilirler. Ama zamanlarını değerlendirirlerse... Sosyologlar, teknolojinin toplumlar üzerindeki etkilerini inceliyor ve 1980 öncesiyle sonrasını ayrı dönemler olarak tanımlıyor. Bazıları da otomobilin keşfiyle hayatın nasıl değiştiğini hatırlatıp, internetin değiştirici, dönüştürücü sonuçlarının daha çaplı ve derin olduğunu söylüyor. Dün binlerce gencimizin toplanıp dinlediği Bill Gates yazılım programlarından ve internetten bahsetti. Yani katıksız hayal gücünden, terazinin tartamadığı beyin ürününden söz etti. "Tahayyül karın doyurmuyor, vizyon para etmiyor" diyenlere 30 yıl önce Microsoft'u kuran "serseri kılıklı" birkaç genci göstermek lâzım. Bill Gates daha 1980'lerde Microsoft'un adı sanı bilinmez iken bir lâf etmişti: "2000'li yıllar geldiğinde dünyanın yüzde sekseni bizim ürünlerimizi kullanacak" diye. Kimse kulak asmamıştı. Ama öyle de oldu. Bugün dünyada bilgisayar kullanan milyarlarca insan ve milyonlarca şirket onların yazıp geliştirdiği programlarla çalışıyor. Gates 50 milyar doları aşan serveti ile dünyanın en zengin adamı. 65 ülkeden 600 iş adamı arasında yapılan anketler sonucunda 2005 yılında dünyanın en başarılı şirket yöneticisi seçilmiş. Microsoft çalışanları beyinlerini/hayal güçlerini kullanarak kendileri kazanıyor, bizler kazanıyoruz, hem de şirketler ve devletler. Bugün hayatımızdan bilgisayar ve internet çekiliverse bir düşünün neler olur? 25 yıl öncesinin eski çağına döneriz... Gençleri geleceğe hazırlamak Buradan bir yere varmak istiyorum. Yaşı 60'lara varmış, o salonda toplanan gençlerin babaları olan bizler bir şeyi yapmalıyız. Çocuklarımızı yetiştirirken, onlara öğüt verirken kendi dramatik hayatımızdan kesitler dayatmak yerine, yarının dünyasında var olmalarını sağlayacak yetenekler kazanmalarını öğütlemeliyiz. Bizler âdetin, örfün, kasabanın çevrelediği bir hücrede büyüdük. Coğrafyanın sınırladığı, ideolojilerin kapattığı parsellerde yaşadık. Bebeği leylekler getirip, annemizin yatağına bırakıverirdi! Rejimler "balığın kavağa çıktığı" tarihten söz ederdi. İki büklüm hâlde, ancak önümüzdeki koyunun kuyruk altını görürdük, güdülürdük... Çocuklarımızı böylesi "kuyruk altı" ufuklara mahkûm etmeyelim. Tarihten ve maneviyattan seçme on anahtar yeter... Onlar coğrafyanın, dilin, dinin, rejimlerin, ırkların ve kinlerin parselleyemediği, sınırsız bir dünyada yaşayacaklar. Kendi zamanlarının şartlarında var olacaklar veya olamayacaklar. Herkes o on cümleyi damıtmaya baksın, versin. Sonrasına karışmasın...