Dünya liderleri Kyoto Protokolü'nün geleceğini tartışmak üzere Endonezya'nın Bali kentine gitmeye hazırlanırken Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (PNUD) "2007/2008 insanî gelişmişlik raporu"nu yayınladı. Yukarıdaki Çin atasözünü de oradan aldım. Bu yıl iklim ve fakirlik konusunun öne çıkarıldığı rapor "Bölünmüş bir dünyada iklim değişikliğine karşı insanî dayanışma zarûreti"[*] adını taşıyor. Raporun önsözünde Program direktörü Kemal Derviş'in tüm insanlığa çağrısı var. Sorumluluk mevkiinde olanları iş birliği yapmaya davet ediyor: "Sera etkisiyle atmosferi ısıtan gazların zararını kısa vadede gideremeyiz. 2008'deki eylemlerimiz, iklim üzerinde olumsuz etkilerini 2108 ve sonrasında da göstermeye devam edecek. Bugün yapacağımız tercihlerin etkisi sâdece kendi hayatımızla sınırlı kalmayacak, çocuklarımıza ve torunlarımıza da yansıyacak. Siyasî olarak yönetilmesi en zor olan bu meseleyi iş birliğiyle çözmeliyiz" diyor. Garip olan şu, çevre kirlenmesinde ve iklim değişikliğinde payı yok denecek kadar az olan dünyanın en fakir ülkeleri bu bozulmadan en fazla zararı görüyor. Raporda verilen istatistikler tüyler ürpertici: Hâlen dünyada iki milyar 600 milyon insan günde iki dolar (iki buçuk YTL) altında bir gelirle yaşamaya çalışıyor! Eğer küresel ısınma durdurulamaz ise yeryüzünün tarım sistemi bozulacağından yukarıdaki aç ve susuzlar rakamına 600 milyon insan daha katılacak. Su dengesi bozulacağından 2080'lere varmadan kalabalık nüfuslu güney Asya ve Çin ekolojik felâkete maruz kalacak. Yüz milyonlarca insan başka yerlere göçecek. Hesap dışı sosyal problemleri göğüslemek gerekecek.... "Yanlışlarımızın sebebinin bilgi eksikliği olmadığını hepimiz biliriz aslında. Bizim noksanımız; bildiklerimizi anlamaya gayret etmemek ve yaptıklarımızdan ders çıkarmamak" Sven Lindqvist Bugün başta ABD, Çin olmak üzere Avrupa ülkeleri ve Hindistan atmosfere en çok karbondioksit CO2 gazı salan ülkeler. Türkiye de nispeten yüksek gaz salımı yapan ülkeler arasında. Üstelik ABD ve Çin gibi Türkiye de Kyoto Protokolünü imzalamaya yanaşmıyor. Rapor 2012 yılına kadar tüm ülkeleri belli bir taahhüdü yerine getirmeye çağırıyor. Amaç 2050 yılına kadar CO2 salımını 1990 yılı seviyesinin %80 altına çekebilmek. Bunun için kirleten ülkelerin enerji kaynaklarını değiştirmeleri ve daha az kirleten teknolojik dönüşümler yapmaları. Bunlar gerçekleştirilse bile, yine de her şey yoluna girmiş olmayacak. Sâdece bozulma artmayıp, duracak. 21. asır sonuna kadar dünyadaki ısı artışı 20C ile sınırlı kalacak. Tehlikenin değil, dehşetin yaklaşmakta oluşu bu kadar fark edilmiş iken, insanlığın umursamazlığını, kılını kıpırdatmamasını anlamak mümkün değil. Eğer küresel bir iş birliği yaparak bu felâketin önü alınamaz ise, beşer tarihinde emsali olmayan ahlakî ve siyasî bir başarısızlık yaşanacak. İnsanlık öz torunlarının hayat damarlarını kendi eliyle keser mi? "Benden sonra tufan!" der mi? Birleşmiş milletler raporundaki çığlığa bigâne kalamayız, kalmamalıyız... Raporun son bölümünde ülkelerin insanî gelişmişlik değerlendirmeleri yer alıyor. Ona çarşamba günü temas edeceğiz. ................ [*]http://content.undp.org/ sitesinden 391 sayfalık rapora erişebilirsiniz.