Birleşmiş Milletler (BM) 20. Yüzyılda yaşanan ve insanlığa büyük acılar veren savaşların bir daha tekrarlanmaması ve uluslararası barışın korunması amacıyla kurulmuştu. Kurucu 50 devlet arasında Türkiye de vardı. Hâlen tüm ülkelerin üye olduğu yegane evrensel örgüt niteliğinde. Fakirlikle mücadele ve ülkelerin kalkınmalarına yardım etmek, kalkınmayı çevreyi koruyarak sürdürmek, insan hakları ihlallerine mani olmak, ülkeler arasında uyuşmazlık çıkmasını ve silahlı bir çatışmaya dönüşmesini önlemek gibi devasa meseleler hakkında kendisine umutlar bağlanmış bir kuruluş. Kolay şey değil. Son on yılda çatışmaları önlemek için konuşlandırılmış barış güçlerindeki eleman sayısı yirmi binden yüz bine çıkmış. Oysa Sovyetlerin dağılmasından sonra savaşların olmayacağı, gerilimlerin azalacağı sanılıyordu. İsrail birkaç askerinin kaçırılmasını bahane ederek Gazze ve Lübnan'da katliama ve yıkıma girişince gözler yine Birleşmiş Milletlere çevrildi. Ama BM'den çıt yok. Ne bir kınama, ne de olağanüstü toplantı. O koca örgüt işlemiyor, işletilmiyor, işletilemiyor... Zavallı bir görevli İsrail'den 72 saatlik ateşkes istemiş. Ölüler toplansın, yaralılar hastahanelere kaldırılsın diye. BM kararlarını hiçe saymakta yüzlerce sabıkası bulunan İsrail bu teklifi reddetmiş! Bütün şımarıklığı ve şiddetiyle saldırmaya, öldürmeye devam ediyor.... ABD'den destek bulduğu için İsrail'in boyundan büyük cürüm işlediğini herkes biliyor. Böyle gidemeyeceğine göre, BM'ye çeki düzen vermek gerekiyor. Birleşmiş Milletlerin reforma ihtiyacı var Terörist saldırılar, uyuşturucu kullanımının yaygınlaşması, açlık, salgın hastalıklar, kirlenen su, zehirleşen hava, delinen atmosfer, çocukların istismarı, kara para/mafya, porno yayınlar... Bunların hiçbirisi mahallî meseleler değil artık. Cihanşümul iş birliği olmadıkça bunların önüne geçilemez. Tüm ülkelerce kabul edilmiş küresel bir üst kuruluşun koordinasyon ve hakemliğine ihtiyaç var. Onun için BM olmalı. Ama yetkileri artırılmış, organları yeniden yapılandırılmış, malî ihtiyacı karşılanmış yeni bir Birleşmiş Milletler olarak! BM'den dünyayı yönetmesini beklemiyoruz ve istemiyoruz. Ama insanlığın baş ağrılarının açıkça tartışılabildiği, tarafların delillerini ortaya koyabildiği bir forum ve haydutlara kırmızı kart çıkarabilen bir hakem olabilmelidir. Böyle bir hakemliği ve evrensel hukuku en çok bıçaklayanlar Güvenlik Konseyi'nin beş daimî üyesi: ABD, Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa. Kuruluşundan bugüne üye sayısı 50'den 200'e vardığı hâlde BM'de inisiyatif beş ülkenin elinde olmaya devam ediyor. Amerika veto yetkisine dayanarak İsrail'i dünyanın başına belâ edebiliyor! Japonya dünyada ikinci, Almanya üçüncü iktisadî/teknolojik güç olmuş. Hindistan geliyorum diyormuş. Düzinelerle kaplan yetişmiş, hiçbirinin esamisi okunmuyor. Türkiye 45 yıl sonra Güvenlik Konseyinde geçici üye olabilmek için çabalıyor... Birleşmiş Milletler böyle gidemez. Gitmemeli. BM Genel sekreteri iken(1953-61) Süveyş, Lübnan, Laos, Kongo savaşlarıyla yorulan Dag Hammarskjold "işler ne zaman yoluna girer?" diye soranlara "BM'yi Picasso'nun mücerret tablosu gibi değil, bizzat yaptığınız resim olarak gördüğünüz gün" diye cevap verir... BM'yi sahiplenmez isek, kırbacı eline geçiren âleme nizam vermeye devam edecek...