Brüksel hazır, sıra liderlerde

A -
A +

Biz bu yazıyı okuduğunuz saatlerde AB komisyonu merakla beklediğimiz "Türkiye İlerleme Raporu"nu açıklamış veya açıklıyor olacak. Bir bakıma 1999 Helsinki Konferansından bu yana geçen döneme ait "Türkiye'nin hal ve gidiş notunu" söyleyecek. Bu yorumumuzu dün öğleye kadar AB komisyonundan sızan ve de "iyi haber alan" Avrupa medyasına yansıyan bilgileri referans alarak yapıyoruz. Romano Prodi başkanlığındaki AB komisyonunun hazırlayacağı son rapor bu. "Türkiye İlerleme Raporu"nu yazarken bir cambazdan daha marifetli olmak, çok taraflı bir dengeyi kurmak zorunda olduklarını unutmayalım. Komisyon üyelerinden birkaç tanesinin Türkiye ile üyelik müzakerelerine soğuk bakmak bir yana, kesin muhalif oldukları biliniyor. Ayrıca Prodi ve arkadaşlarının kendilerinden görevi devralacak olan yeni başkan Barrosso ve ekibini gözetmek isteyeceği, onlara savunamayacakları bir raporu miras bırakmak istemeyecekleri muhakkak. Diğer yandan Avrupalı liderler, AB parlamentosunu tatmin etmek, farklı düşünen Avrupa halklarına tercüman olmak zorundalar. Bunlar işin AB yanı. Bir de Türkiye kamuoyu var. Bunca söz verdikten, niyet ve eylem birliği sağladıktan sonra işi yokuşa sürmeyen, bizi de tatmin eden bir rapor yazmak zorundalar. Kolay değil! Uzun raporun şu an için göze çarpan noktalarını ele alalım: 1999 Helsinki konferansından bugüne ülkemizin kaydettiği gelişmeleri övüyor, Kopenhag siyasî kriterlerini yerine getirdiğimizi vurguluyor. AB ile müzakere sürecinin başlatılmasını tavsiye ediyor. Müzakerelere başlama kararını ve tarihini 17 Aralıkta toplanacak liderlere bırakıyor. Eksiklerimizi de sayıyor: Farklı lehçe ve dilde yayınların henüz yaygınlaşmadığını, müslüman olmayan cemaatlerin dinî eğitim hürriyetine kavuşturulmasını, sistemli olmasa bile işkence olaylarına rastlandığını hatırlatıyor. Köylerinden göç etmiş vatandaşlarımızın yerlerine dönebilmeleri için daha çok desteklenmesi gerektiğini vurguluyor. Bunların hepsi bizim de savunduğumuz objektif tespitler. Elbette yerine getireceğiz... Onlar için fren, bizim için Demokles'in kılıcı! Bizim için asıl mesele bunlar değil. Komisyon son âna kadar kendi içinde bir mutabakat sağlayamaz ise, raporda müzakere yıllarınca önünden geçeceğimiz "kontrol noktaları" yer alacak. Yani müzakereler başladıktan sonra periyodik raporlarla AB müktesebatının neresinde olduğumuz tespit edilecek. Yörüngeden sapma görürlerse müzakereleri durdurabilecekler. Bazı ülkeler ise Türkiye'nin üyeliğini son anda referanduma başvurarak, halklarının onayını aldıktan sonra uygulamak isteğinde. Yani tam tatmin olmamış liderler veya kendini Türkiye ile birleşmeye hazır hissetmeyen ülkeler ellerinde son anda çekebilecekleri bir fren bulundurmak istiyorlar. Bizi bu rahatsız ediyor. Şimdiye kadar üye olmuş 25 ülkenin hiçbirinin güzergâhına böylesi kontrol vanaları konmamıştı. Başlarının üzerinde Demoklesin kılıcı sallanmıyordu. Bize neden kondu? Raporun son şeklini görelim, gelecek yazıda yorumlayalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.