Daha sağlıklı bir demokrasiye doğru

A -
A +

Ordinaryüs Prof. Dr. Ali Fuad Başgil'i bizim nesil tanır. Geçtiğimiz hafta vefatının 40.yılı dolayısıyla andık. Dört fakülte bitirmiş bu büyük hukukçu ve siyaset bilimcisi, Demokrat Partinin başarısı ve ülkemizde demokrasinin yerleşmesi için çok büyük gayretler göstermişti. Başgil hoca, Menderes Hükümetine yapılan darbenin ardından 1961 seçimlerinde siyasete girmiş, senatör olmuştu. Eğer askerî cuntanın tehditleriyle senatörlükten çekilmese ve yurt dışına çıkarılmasa idi cumhurbaşkanı seçilecekti. Demokrasimiz şüphesiz daha çabuk olgunlaşacak, bugün hâlâ yaşamakta olduğumuz sıkıntıları çoktan aşmış olacaktık. Onun "27 Mayıs İhtilâli ve sebepleri"[*] kitabı, yakın tarihimizin en çalkantılı dönemine dair ilk elden bir şahidin gözlemleri ve tahlilleri olarak değer taşıyor. İsterseniz bir bölümünü birlikte okuyalım ve günümüze nasıl ışık tuttuğunu görelim: Başgil hoca, "27 Mayıs hükümet darbesinin dört mesûlü" olduğunu söylüyor ve bunları şöyle sıralıyor: "O ne mesut ülkedir ki, orada salâhiyetleri içinde, ifrat ve hatâya düşmeden iktidârını kullanarak milleti idare eden ehil ve mûtedil bir HÜKÛMET vardır. O ne mesut memlekettir ki, orada, ağır idâre etme vazîfesini yüklenenlere tavsiyeleriyle yardım eden, tenkitleriyle uyaran, yapıcı ve hüsnüniyetli bir MUHÂLEFET vardır. O ne mesut ülkedir ki, orada, halka yol gösteren yüksek ahlâklı AYDINLAR vardır. O ne bahtiyar ülkedir ki, orada, her şeyden haberdar, fakat kanun dâiresinde hareket eden ve hürriyetlerini maddî menfaatlere değişmeyen bir BASIN vardır. İşte, sağlam ve sıhhatli bir demokrasinin esasları bunlardır. Bunlar Türkiye'de yoktu ve hâlâ da yoktur." Elli yıl sonra şimdi yukarıdaki şartları gelin bir kontrol edelim: İktidarın yönetirken DP'e nazaran daha temkinli davrandığını, ama özgürlükleri genişletmede ve hukûk devleti olmada bekleneni tam veremediğini düşünüyoruz. Ana muhalefet, İnönü'nün burnundan düşmüş, öylece duruyor. Halkın içinde siyaset yapacağına, silahlı kuvvetlere yaslanan, bürokrasiye güvenen bir çağ dışılık sergiliyor... Evren bile "yetti artık, orduya yaslandığınız. Daha darbe marbe beklemeyin" demek zorunda kaldı... Aydınlar diye eğer aklınıza ilmiye sınıfımız yani YÖK ve bir kısım profesörler gelirse, yandı gülüm keten helva! İdeolojik endoktrinasyon uğruna bir nesli harcadılar. Yeniden yetiştirmek gerek... Basına, bugünkü dille medya'ya gelince; artık tek taraflı ve ideoloji vurgunu değil. Ekranlarda gür sesler, gazetelerde mert kalemler var. Umudumuz da onlar. Eğer üzerlerine bir NOKTA atışı yapılıp, devre dışı bırakılmazlarsa... Hâsılı, bugün ideal noktada değiliz. Ama 50 yıl öncesindeki çaresizlik içinde de değiliz. Dönüşü olmayan ve engellenemeyecek bir şekilde demokrasiye, hak ve özgürlüklere gidiyoruz. Duamız bu gidişin hızlanması ve kökleşmesi... [*]Ali Fuad Başgil; 27 Mayıs İhtilâli ve sebepleri. Kubbealtı Neşriyatı, 2. baskı, 2006. s: 175-91

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.