Başbakan Erdoğan İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından verilen iftar yemeğinde yaptığı konuşmada etrafında dalkavuklar bulunduğundan bahsetmiş. Basına yansıyan ifade şöyle: "Ne zaman ki dalkavuklar toplumu olmaya başladık, çöküş de başladı. İşte Türkiye şimdi bu kabuğu yırtıyor. Dalkavuklar, bütün yöneticilerin çevresinde. Benim de yakınlarımda vardır. Bunu da görüyorum, ama mümkün olduğu kadar kimin dalkavuk olduğunu artık anlıyorum. Bütün bu yolsuzluklar öyle başladı. Vatandaş hakkı olan bir şeyi yaptırmak için önce rüşvetin ucunu gösteriyor, ondan sonra bir şey talep ediyor..." Başbakanların, başkanların, tüm liderlerin etrafında bu namert halka her zaman türer. Her liderin etrafında kaçınamayacağı bir câzibe oluşur. Bu câzibe, kendini misyona adamış yetenekleri çektiği gibi, liderlik gücünden yararlanmak isteyen istismarcıları da çeker, çevresinde döndürür. Tıpkı kasırganın dayanılmaz çekim gücüne kapılan her cismin dönerken ayrışıp seçilmesi gibi; merkezkaç kuvvetiyle dolular ve dostlar uzağa savrulurken, koflar ve gazeller mihvere sarılıp yükselirler. Başkanların en yükseğe taşıdığı kimselerin çoğunun yalaka çıkmasının sebebi bu! Misyon ve inisiyatif adamları ağırdır. Eğriye doğru demezler. Dokuz köyden kovulurlar, yine demezler. Ama dalkavuklar öyle değil. Güç emmek için, yarasalar gibi emsalsiz takla atma, çark etme, yapışma refleksleri geliştirmişlerdir. Gülücükler dağıtırlar, pohpohlarlar, başkanların hoşuna giderler. Sonra da emerler, emerler... Devlet adamı ve dalkavuk Önemli mevkide bulunan bir devlet adamı dalkavuğun birine; - Sıfır nedir? diye sormuş. Cevap tam beklenildiği gibi: - Sizin huzurunuzda ben, efendim! Kral ve dalkavuk Kral ördek avında... Av uşakları çevredeki ördekleri kışkırtıp, kralın önüne sürerler. Bunu gören kral önünden geçen bir ördeğe ateş eder ve heyecanla dalkavuğuna sorar: - Nasıl? Başardım mı? Vurdum mu? Dalkavuk: - Majesteleri zavallı ördeğin hayatını bağışlamak alicenaplığında bulundular! Liderler böylesi rafine dalkavuklar tarafından emilirken, aldıkları iksirle sermest hâlde bir süre giderler. Ama bir gün görürler ki işler dibe vurmuş, verim düşmüş, taban kaymış... Tedbir almak isterler. Fakat iş işten geçmiş olur! Yarasalar mı? Onlar kanlı canlı yeni bir lidere yapışmak için çoktan uçup gitmişlerdir... Bundan kendini koruyabilmiş başlar, başkanlar yok gibidir. Cumhurbaşkanları, başbakanlar, bakanlar, patronlar, mevki sahipleri böylesi kuşatılma ve kullanılma riskine mâruzdur. Onların en büyük eksiği çevrelerinde gerçekleri dosdoğru söyleyecek yardımcıları olmaması ise, en büyük yanlışları da doğru söyleyenleri çevrelerinde barındırmamalarıdır.