Dünya bir haftadır ABD'yi ve Başkanlığa tekrar seçilen George W. Bush'u konuşuyor. Ülkeler Amerikan seçimleri sonrasında ortaya çıkan durumun kendileri için ne anlama geldiğini yorumluyor, geleceğe yönelik hesaplarını gözden geçiriyor. ABD'nin tek süper devlet olduğu ve ardından birkaç büyük devletin geldiği, yüzlerce de küçük devletin yer aldığı bir arenadayız. Bu arenada süper devlet konumunu belirlemeden, küçükler kendi koordinatlarını bulamıyor. Kimse biz işimize bakalım, bundan bize ne diyemiyor. Küreselleşme denilen yeni dünya düzenini anlamak ve iletişimin rolünü kavramak için bu misal yetişir. Başkan Bush ilk basın toplantısında gelecek dört yıl için takip edeceği politikanın ip uçlarını verdi. Uluslararası topluma seslenerek "teröre karşı savaşta birlik olunması" çağrısında bulundu. "Geçmişteki ihtilaflarımız ne olursa olsun, ortak bir düşmanımız ve bu düşmana karşı halklarımızı koruma görevimiz var" dedi. Beş gündür Felluce'de yapılan bombardıman Bush yönetiminin ikinci dönemde daha "şahinleşeceği" intibaını veriyor. Yeni dünya düzeni Geçen asrın başlarında Başkan Wilson "insanlığın barış, istikrar, gelişme ve özgürlük içinde yaşaması için Amerika'nın kendi ilkelerini tüm dünyaya yayması gerektiğini" söylemişti. 1989-93 yıllarında başkanlık yapan baba Bush bu klasik Wilsoncu fikri şöyle savunuyordu: "Soğuk Savaş'ı aşan bir yeni uluslar ortaklığı düşünüyoruz... Demokrasiyi, refahı, barışı yaygınlaştırmak ve silahları azaltmak amacında olan bir ortaklık." Baba Bush'un demokrat halefi Başkan Clinton on yıl önce "demokrasiyi yaygınlaştırma" temasını açıklarken "Soğuk Savaş sırasında hürriyetlere yönelen tehdidi sınırlandırmakla uğraştık. Şimdi o hür kurumlarla yaşayan ulusların çemberini genişletmek istiyoruz. Bizim rüyamız pazar ekonomisine dayalı demokrasilerin dünya topluluğunu genişletmek ve kuvvetlendirmektir" diyordu. Oğul Bush başkanlık koltuğuna tekrar otururken yüz yıl önceki Wilson ilkelerine sadık kalacağını ilân etmiş oluyor. Yani barış ve demokrasi adına Irak'ta varlığını sürdürecek. Dünya için tehdit oluşturduğunu iddia ettiği İran, Suriye ve Kuzey Kore'ye müdahaleyi gündemde tutacak. Yapacağı eylemlerin huzur ve barış getirmek için olduğuna tüm dünyayı inandırmaya çalışacak. Yalpalamadan ilerleyebilmek Suriye ve İran'da girişeceği hareketler sonrasında komşularımızda siyasî çalkantılara ve bölünmelere gidebilecek bir dizi hadisede nasıl bir tavır takınacağız? Suriye, İran ve Büyük Orta Doğu politikalarında Türkiye ABD ile birlikte hareket etmez ise, Irak'ta olduğu gibi, devre dışı tutulacak. Birlikte hareket ederse Avrupalı muhaliflerin seslendirdiği "AB içindeki Türkiye ABD'nin Truva Atı olur" tezi güç kazanacak. Sınırları yangın yeri olan bir Türkiye ile Avrupa bütünleşmek istemeyecek. Velhâsıl ülkemiz için zor ve tehlikelerle dolu bir döneme girmekteyiz. Bu labirentten geçerken resmî ideolojiden ve hamasetten arındırılmış, demokrasiden taviz vermeyen ortak akıl meşalemiz olmalıdır. Yalpalamak ve kararsızlık yolu kaybettirir.