AB komisyonunun ülkemiz hakkında 1998'den beri yayınladığı ilerleme raporlarında özgürlüklerin tam olmadığı, azınlık haklarının kısıtlandığı, inanç ve ifade özgürlüğünün yeterince sağlanamadığı hususlarının geniş yer tutmasını bizi kötülemek, ötelemek için konmuş ifadeler olarak yorumlayanlara katılmıyoruz. İfadeler bazen aşırı vurgulanmış olsa bile raporlarda yer alan hususların gerçeklere dayandığını kabul etmeliyiz. Bize dışardan bakanlarla, milletin çoğunluğunun görüp düşündüğü aslında farklı değil. Ama ülkenin gündemini çarpıtmak, yapay öncelikler oluşturmak çabası gün sektirmeden sürdürülüyor. Şemdinli, Yüksekova olaylarından geriye doğru gidin. Susurluk'a uğrayın, "irtica gösterilerine" bir nazar edin. Bir zamanların "Fadime Şahin" vakasını, şimdinin "Leylâ Şahin" davası ile düşünün. Eğer hâlâ delil arıyorsanız "post modern darbe" külliyatını okuyun. Eğer yorulmadıysanız nutuklar dinleyin "halkının yüzde 99'u Müslüman Türkiye" diyen. Sonra "Müslüman" lâfına tüyleri diken diken "seçkinlere" bir bakın. Milletin yaşadığı ve duyduğu ile, bazılarının duyurmak ve yaşatmak istediği hava hep başka. Burada bir terslik bulmuyor musunuz? Halk bilinçlenir, seçkinler demokratlaşırsa Ülkemizde gündem ayarlayan, doğru ile yanlışı "cahil halka" anlatan, muteber olanın ne olduğunu takdir eden seçilmemiş ama "seçkin" zümremiz var. Gerçekleri ancak onlar bilir, doğrular onların tekelinde. Kendilerini "devletle özdeş" sayan, yanılmaz ve yenilmez seçkinler" bir yana, millet öbür yana. Bir zamanlar millet çarıklıydı, yamalıydı, yaşmaklı idi. Okuma yazma bilmezdi. Buğday eker, davar güder, askere giderdi. Terazide tartmazdı. Şimdi okullu oldular, esnaf oldular, şehirleri doldurdular. "Anadolu kaplanları" olarak kükrüyorlar, vergi veriyorlar. Yine tartmıyorlar. Çoğunluğun giyimle kuşamla bir derdi yok. Türk, Kürt, Çerkez, Lâz, doğulu, batılı ayrımı bilmiyor. Birlikte halay çekiyor, saf tutup secde ediyor. Tarihte ne ise öyle, bütün ve ayrılmaz yaşıyor... I ıh, yine olmuyor. Bizim seçkinleri yine tatmin etmiyor. Ülke gündemini, işlerin önemini, değerleri millete onlar tarif etmeli. Millet sürü, onlar çoban olmalı! İmtiyazı korumak için gerekirse demokrasiye şal örtülmeli, darbe yapılmalı, haklar askıya alınmalı. Millet seçimle temsilcilerini iktidar eylese de, asla muktedir olamamalı! Sanayide, hukukta, siyasette, medyada, ticarette, her yerde "seçkinler" ses vermeli. Ödülleri onlar toplamalı. Seçkinlerimiz şimdiye kadar doğru ve gerekliyi millet ile bulmak yerine hep "millete rağmen" aradılar. Demokrasiyi gardıropta tuttular. Şemdinli olaylarından sonra devlette, sivil toplum kuruluşlarında, medyada bir konsensüs oluşmuş gibi. İpin ucu tutulmuş görünüyor. Arkası gelir. Demokrasi ortak paydamız olduğu gün; çoğunluğun dediği yapılır, ama azınlık hakları baki olur. Devlet milletin hizmetinde, hakem sıfatıyla herkese aynı mesafede durur. Bir gün elbet, mutlaka...