Sanki görünmeyen el veya eller ülkeyi yalpalatmaya, bir yerlere sürmeye çabalıyor. Ha bire kasislerden atlıyoruz, beklenmedik çukurlardan geçiyoruz. Mevsim kış olduğu için zamanlama düşündürüyor. Zemheri soğuğunda "iş çıkarmak" isteyenler mi var? Sorusu gayri ihtiyari hatıra geliyor... Biri batarken, diğeri çıkan şu olaylara bir göz atalım: Kuş gribine tutulduk, günlerce tavuk kovaladık. Ağca meselesi hortlatıldı, ama tutunamadı. Ardından günlerce adliye koridorlarında Pamuk toplamaya koşturduk. Biz koştururken Şemdinli Yüksekova'ya kar yağdı, olayların üstü örtüldü. (Oysa Susurluk zincirinin sökülüp çıkarılmasını, "derin eller"in karıştığına kimsenin şüphesinin kalmadığı "faili meçhul cinayetler"in aydınlatılmasını bekliyorduk). Sonra birden servet, mervet lâfları ortaya atıldı. Zengin malını konuşarak çenemizi yorduk. Karabatak olaylar her gün başka bir noktadan yeniden çıkmaya devam ediyor. Eğer bir kerteriz almazsak, sığ meselelerde yönümüzü kaybedeceğimizden korkarız. Avrupa yürüyüşümüzü kesmek isteyenler var Siz hiç müzakerelere başlayabilmek için terleyesiye asıldığımız, onca uyum paketi çıkardığımız Avrupa Birliği heyecanımızda bir sönme görmüyor musunuz? Yazılar neredeyse kesildi, AB gündemli oturumlar bitti, sorular sorulmuyor. Sanki millet çark ettirilmeye çalışılıyor. Avrupa'da muhalifler ti borusunu tam ayazda öttürdüler; Her gün karikatür tahriki devam ediyor. Yarayı deşip kanatmak isteyenler var. Trabzon'da bir papazın öldürülmesini bununla birleştirip "medeniyetler çatışması" fitilini manşetlerine çekmeye hazırlar. Onlar Türkiye ve Müslümanlık aleyhine kampanya yürüterek ülkemizi dışlamaya, İslâma yönelen insanların yolunu tutmaya çalışıyorlar. Gün be gün zayıfladıklarının, azaldıklarının farkındalar. Çünkü Hristiyanlık tatmin etmiyor, "teslis" inandırıcı gelmiyor. Çözemedikleri için de hırçınlaşıyorlar. Kendilerinde değer bulamayınca değerlerimize saldırıyorlar... İçerde de ulusalcılarımız son derece akortlu. Batının manşetlere ve ekranlara yansıyan fevri davranışlarına tutunarak "işte teslim olduğumuz batının iç yüzü" feryadıyla AB karşıtı bir fay hareketlenmesi sağlamak istiyorlar. Bunu başarırlarsa erken seçimden Cumhurbaşkanlığına kadar tüm beklentilerinin gerçekleşeceğini umuyorlar. Derin elleriyle yine bal tutmaya devam etmeyi düşlüyorlar. Fakat hafızamız nisyân ile malul değil artık. Dört ihtilâl geçirmiş "Darbeli demokrasi"yi unutmadık. Cumhuriyet'in Demokrasi olmadığını, demokrasilerde ideoloji dayatılamayacağını da öğrendik. Onun için AB yolumuza devam edeceğiz, etmeliyiz. Avrupalı saygısızların yaptıklarına karşı tepkilerimizi güçlü bir şekilde ortaya koyalım; mitingler düzenleyelim, pankartlara anlayacakları şekilde yazalım. Vakarlı olalım, yakmayalım, yıkmayalım, işi ayağa dökmeyelim. Bir de geriliğimizi, pejmürdeliğimizi, bakımsızlığımızı kullanmalarına izin vermeyelim. Biz Muhammedî ahlâklı olduğumuz gün ne karikatür çizilir, ne de aşağılama kalır. Herkes iyinin yanında olmak ister...